Bir önceki hafta sonu sebebi bilinmez bir ateş topuyduk. Cuma günü 40,5'i gördü kuzum. Ve tabi kafayı koyduğu yerde kalıyordu. 48 saat olmadan ateşi düştü. Pazar günü neşesi yerine gelmiş ama iştahı kaçmış bir oğlum vardı artık :) Çarşamba sabahı burnu tıkalı ve öksürür vaziyette uyandı. Şairin de dediği gibi; oğlumu bu havalar mahvetti. Çok sıcak ve çok rüzgarlı idi. Dolayısı ile kazara bir şekilde terleyince, rüzgarla soğuyan vücut hastalığa davet çıkarmış oldu. Korumak ne mümkün, koşturup terliyor tabi ki... Ne kadar ince giydirsem de fayda etmedi. Ve oğluşum hasta oldu. Doktora da götürdük, sadece soğuk algınlığı neyse ki... Neşe de tamam, enerji de. İştah mı? Onu kedi kaptı :)
Evde kaldıkça sorun yok ama evde kalmak kısmında sorun var. Daha gözünü açar açmaz, ağzından çıkan ilk kelime "parta" oluyor. Parka gidecekmişiz. Öyle tatlı ve de öyle haklı ki, dışarı çıkarmadan olmuyor, kıyamıyorum. Sıkılıyor bütün gün evde. Doğal olarak da üşütme halimiz dalgalı bir seyirle hala devam ediyor.
Sanırım geçen postumda yazmayı unuttum, 3 hafta kadar süren bir göz problemimiz de olmuştu. Avşa'ya gitmemizle başlayan bu kanlanma 3 hafta kadar sürdü. Mikrop mu kaptı diye çok endişelendim ama neyse ki sadece güneş alerjisi imiş. Ve maalesef bu hep böyle olacakmış, açık renk gözlerin müzmin sorunuymuş bu. Bu vesile ile birşey öğrendim. Tüm miniklerin 2- 2,5 yaş arasında mutlaka göz doktoruna ilk kontrole gitmesi gerekiyormuş. Bu olası birçok göz sorununu önceden tespit ve de tedavi olanağı sağlıyormuş. 9 ay sonra gidececeğiz doktor amcamıza.
Bu hafta sonu sümüklü ama ateşsiz ve de uykusuz geçti... Sanırım artık yavaş yavaş günde tek uykuya geçeceğiz. Sizin kuzular ne zaman iki uykudan teke düşmüşlerdi?
Ya bir de balık sorunum var benim... Çook faydalı olduğunu bilmeme ve sürekli yedirmek istememe rağmen, oğluma balığı nasıl yedireceğimi bilmiyorum... Bazen yemeklerinin içine et yerine haşlanmış balık koyuyorum ama sanki yemek biraz kötü oluyor böyle... Acaba havuç ve patatesle haşlanmış balıktan bir çorba türetebilir miyim?
Dün sabah Burçak'la Buğra beni ve oğlumu Çengelköye kahvaltıya götürdüler... Çok keyifliydi, teşekkürler arkadaşlar... En çok da Buğra'nın oğlumu "maymun turşusu" diye sevmesine güldüm. İnsan gerçekten de sevgisinden bazen ne tür bir hitap bulacağını şaşırıyor. Ama ben bu maymun turşusunu çok sevdim, bir süre kullanacağım.
En güncel fotoğrafım, daha dün çekildi :)