Perşembe, Ekim 20, 2011

Özgür Kahraman

Çok ama çok sevgili arkadaşlarımız, can dostlarımız Kahramanların ailesi de kare oldu artık. Minik Özgür 17 Ekim sabahı pamuk gibi yüzüyle dünyaya gözlerini açtı. Yakın zamanda ikinci çocuğa sahip olmuş biri olarak Kahramanlara bol bol kolaylık ve sabır diliyorum. zira ilk 2 - 3 ay her anlamda zor oluyor. Ama olsun, herşeye değiyor ve kardeşlerin aşkını izlemek muhteşem oluyor.
Minik Özgür'e de tüm halkların kardeşçe yaşadığı, adı gibi özgür bir dünyada sağlık, mutluluk ve başarı dolu bir yaşam diliyorum.

Şimdi gelelim Özgür'ün doğumunun bizdeki yansımasına.
Özgür'ün doğduğu sabahın akşamında Poyraz'ı okuldan aldım. Ona güzel haberi verdim;
"Deniz'in de bir kardeşi oldu biliyor musun? Minnacık bir erkek. İsmi de Özgür olmuş"
Ve Poyraz'ın şahane yanıtı;
"Neeee Özgür mü? İstediği yere gidebilecek mi yani????"

:)))))

Cuma, Ekim 14, 2011

Kadıköy'de çocuklarla yapılacak 2 aktivite

Kadıköy'lü veya Kadıköy'e gelebilecek annelere 2 duyurum var.
Birincisi ;
Kadıköy'de bir çocuk kitapçısı açılıyor. Açılışı 15 Ekim Saat 15'te. Adı Koza Çocuk Kitaplığı ve Oyuncak Atölyesi. Adres Moda Cad. Murat Bey Sok 9/A
Ben gitmeyi çok istiyorum, gelen olursa görüşürüz.
İkincisi;
Saint Joseph'te bir Doğa Bilimleri Merkezi olduğunu biliyor muydunuz?
250 m2 bir alanda fosiller, bitkiler ve 20000 hayvan sergileniyor. Normalde sadece okul gezilerine açık olan bu merkez, 20 Ekim Perşembe akşamı saat 18.00-20.30 için herkese açık olacak. Buraya da sanırım babasıyla gidecek benim meraklı oğlum.
 
Bilgi ve de ilginize...

Pazartesi, Ekim 03, 2011

Anne Dostu Platform

Bu hafta "Emzirme Haftası". Bu vesile ile benim de içinde bulunduğum Emzirme Reformu grubu bir atılım yaparak, "emzirebilmek yetmez, anne dostu toplum istiyoruz" diyerek çalışmalara başladılar. Sevgili Blogcu Anne bu vesileyle bir sobe başlattı. Ben de aldım, kabul ettim ve yanıtlıyorum.

1.“Anne Dostu Toplum”dan ne anlıyorsunuz? Birkaç cümle ile tanımlar mısınız?
Anneler için gereken tüm sosyal ve maddi koşulların sağlanmış olduğu ve bunların toplumun büyük bir kesimince zorla değil, içtenlikle benimsenmiş olduğu bir toplumu anlıyorum.

2.Türk toplumunun “Anne Dostu” bir toplum olduğunu düşünüyor musunuz?
Annelik kurumuna saygının çok olduğu bir toplum ama bu durum ne yazık ki beraberinde "Anne Dostu" olmayı getirmiyor. Maddi kaygılar ve kişisel çıkarlar sözkonusu olduğunda anneliğin hiçbir hükmünün ve ayrıcalığının kalmadığı bir toplum ne yazık ki.

3.Toplumsal hayatta annelerin karşılaştığı en büyük üç zorluk sizce nedir?
       - Çalışmak ile annelik arasında tercih yapmak zorunda kalmak
       - Anneliğe destek olacak kimi imkanlara erişememek (hem anne, hem de çocuk için sosyal imkanlardan bahsediyorum)
       - Çocuk sahibi olmanın getirdiği maddi zorluklarla başetmek zorunda kalmak
4.“Anne Dostu İş Yeri” deyince aklınıza gelen ilk üç kriteri paylaşır mısınız?
        - Kreş
        - Süt sağma/Emzirme Odası
        - Hamilelikte destek (Mobbing uygulanmaması, işe girerken çocuk sahibi olma ihtimalinin bir elenme sebebi olmaması, çalışma koşullarının düzenlenmesi...vs)

5.Çalışan annelerin yaşadığı en önemli üç sorun size göre nedir?
        - Çocuklarının bakımı için yeterli bakımevi olanaklarının olmayışı ve bu nedenle bu konuda büyükannelere veya eğitimsiz bakıcılara muhtaç olmak
        - Doğum sonrası ücretsiz izinlerin ve süt izinlerinin kullandırılması esnasında uygulanan psikolojik baskı
        - Çocuk bakımı ve ev işlerinin getirdiği tüm yükün sadece annelerin üzerinde olması

6.Elinize bir sihirli değnek verilse, iş ya da günlük hayatınızda yaşadığınız hangi sorunu/engeli değiştirmek isterdiniz?
Annelerin hayatını kolaylaştırıcı ortak mekanlar olmasını sağlardım, çocuk bakımevi, yemekhane, çamaşırhane....vs

Pazar, Ekim 02, 2011

Kız işte

Aslında bir ara uzun uzun ilk 7 aya göre kız bebek ve erkek bebek arasındaki farkları yazacağım. Ama aşağıdaki resimler kız bebeklerin ne kadar değişken bir ruh haline sahip olduklarını gösteriyor. En azından benim kızım heyheyli bir cadı :)

Resimleri sadece 30 saniye arayla çektim. Ve bu değişikliği gerektiren hiçbir şey de olmadı. Yorum sizin...






7 aylık bir başka çocuk menüsü

Bir başka diyorum çünkü 4 sene önce Poyraz bu aylarda iken yazdığım menü ile alakası olmayacak bu menünün.

Sevgili minik kızım, biraz da hastalığın etkisiyle (viral bir enfeksiyon ama bronşlara inmiş:( ) aynen şu şekilde besleniyor. Bunların en iyi ihtimalle yedikleri olduğunu da belirteyim. Çoğunlukla bunlarıun hepsi aynı gün içinde yenmiyor.

Kalkış - Prensesin kalkış saati genellikle belli olmuyor ama çoğunlukla babasıyla 9'a kadar uyuyor.
Kahvaltı - Kahvaltı etmiyor, ağzına peynir sokamadım. Genelde 2 adet bebek bisküvisi veya bir parça ekmek kemiriyor. Onların da ne kadarı ağzına, ne kadarı üstüne başına gidiyor bilemiyorum.
1 saat sonra max 50-60 ml süt (devam sütü veya sağıp bıraktığım anne sütü) ve uyku
Uyanınca meyve (2-3 tane üzümün suyu veya 1/4 armutun rendesi veya bir iki ısırık muz)
Öğle uykusu 2 sata kadar sürüyor
Uyanınca yarım çay bardağı kadar sebze yemeği ve iyi ihtimalle 2-3 çay kaşığı yoğurt

Yazmadım tabi ama aralarda 50-60 cc süt içip uyuyor

Akşam şekerlemesinden sonra yine süt.
Bizimle akşam yemeği sırasında canı ne isterse (ekmek, 1-2 parça makarna, haşlanmış havuç...vs)
Gece yatmadan önce muhallebiyi ağzına sürmüyor. Sadece anne sütü
Ve gece boyunca da çeşitli aralıklarla uyanıp emiyor.

İşte hepsi bu :)






Pardon siz iyi biri misiniz?

İstanbul'da yaşıyor olmanın, belki de çağımızın getirdiği bir paranoyanın sonucunda çocuğumu yabancı insanlarla konuşmaması konusunda sürekli uyarıyorum. Neden bir eve ben yokken gidemeyeceğini, neden kimseden yiyecek birşey almaması gerektiğini, neden kimseyle bir yere gitmemesi gerektiğini açık açık anlatıyorum. Peki anlıyor mu? Tabi ki hayır çünkü o bir çocuk. Saf ve iyi niyetli bir çocuk.

Sürekli gittiğimiz bir yer var, Piraye Restorant. Mekan yakın arkadaşlarımızın zaten. Mekanın önü çıkmaz sokak ve çocuklar orada araç korkusu olmaksızın oynuyorlar. Ama sokakta kalmıyorlar. Geçenlerde karşıdaki bir evden çıkarken yakaladım onları. Ne ara girdiler hiç bilmiyorum ama çok korktum. Poyraz'ı da adam akıllı haşladım. "Ya onlar kötü insanlarsa, ya sana zarar verirlerse, ya seni bir daha göremezsem..." "Neden kötü olsunlar ki anne" deyip durdu benim meleğim.

Dün Güneş'in doğum gününü kutladık aynı mekanda. Tabi Poyraz ve Piraye yine ortalıktan yok oldular. Hazine arıyorlarmış, onları bir binanın altındaki resim atölyesine tam girecekken yakaladım. Yine aynı sokakta sonuçta uzakta değil ama bilmediğim bir yer. Sonradan anladım ki, oranın sahibi ressam bayan zaten restorantın önündeki masalardan birinde oturuyormuş. Tanıyorlarmış ama ben tanımıyorum neticede. Kadınla tanıştık ve kadın bana "ne kadar sevimli bir oğlunuz var" dedi. Dükkana girmeye teşebbür etmeden önce, benim bay zeki işini garantiye almak için kadına sormuş; "pardon siz iyi biri misiniz?" diye. Kadın anlamamış tabi "evet" demiş. Benimki yeterli bulmamış anlaşılan, "bakın doğru söylüyorsunuz di mi, gerçekten iyi birisiniz di mi" diye de üstelemiş. Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim.

"Oğlum kötü biri hiç kötüyüm der mi, kötü bile olsa iyiyim dese ve seni kandırsa ne olacak" dedim. Ne cevap verse beğenirsiniz, "anee yalan söylemek çok kötü birşeydir"

Ben seni nasıl koruyacağım benim iyi kalpli, dürüst oğlum....