
Poyraz artık resmen çocuk oldu. Kıyafetleri bile artık bebek reyonundan değil. Hızla büyüyor kuzum. 1,5 yaşında, 12 kilo ağırlığında, 83 cm boyunda yakışıklı bir delikanlı o.
Hala bana çooook düşkün. Evde asla babasıyla kalmıyor. Ben hangi odada isem, o da dibimde oluyor. Mutfaktaysam, tazgahın üstüne oturtuyorum onu. Muhabbet ede ede iş yapıyorum.
Bıcır bıcır konuşuyor ama sanırım sadece ben anlıyorum :)
Aslında yazmadığım süreçte bir sürü ilginç şey oldu ama not almayınca unutuyor insan. Bundan sonra aklıma geldikçe yazayım. Bu zamanlarını unutmak istemiyorum.
Ağustos ayındaki o çooook sıcak günlerde tek kurtuluşumuz Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nin her daim esen bahçesiydi. Orada yedik, içtik, oynadık ve uyuduk.

Hala soğan seviyoruz :))) Pütürlü yemiyoruz (en büyük başarısızlığım, itiraf ediyorum), katı gıdayı yutmayı sevmiyoruz, ama soğanı çatır çatır yiyoruz. Anlamadım gitti...


Oğlum teyzesine bayılıyor, teyzesi de oğlumla oynamaya :) O yoğun dönemde teyzesinde kaldı oğluşum. Aşağıdaki fotoğraf da banyodan çıkınca teyzesi ve abisi tarafından saçları dikilen kuzum.
""teeje, baççe" (Teyzeye gidelim, bahçeye çıkalım) diyip duruyor o zamandan beri.
İşin sıkıntılı tarafı, bunlarla uyuduğunu unutmuyor. Bir şekilde elinden düşürüyor ve yatağın içinde yorganın, battaniyenin bir yerine sıkışıyor tabi bu nesneler. Gece uyanır da farkederse, şenlik başlıyor.
-Anneeeee?
-Efendim oğlum
-Del (gel)
-Niye oğlum, uyuyorum ben.
-Anne obeciiiii... (obeci=uğurböceği)
Yatak yorgan silkeleniyor, uğurböceği bulunuyor. Sevinçle sarılıp uyuyor...
Aynı model "anneeee, bıdı (balık)" şeklinde de tekrarlandı.