Günaydııın,
Hafta sonu İstanbul'da hava muhteşemdi. Sanki Nisan havası. Muhteşem diyorum ama bir süre daha yapmur yağmazsa yaz mevsimi de çöl havası şeklinde yaşanacak sanırım. Neyse Cumartesi günü tüm gün evdeydim, tembellik edip dışarı çıkmadım ve dinlendim. Oğlumun küçük beşiğini hazırladım. Çok sevimli oldu. Kenarlarına kurdeleyi de geçirince fotoğrafını çeker bloguma koyarım.
Pazar günü ise cumartesi yaptığım tembelliği yapmayıp, yürüyüş yapayım dedim. Çıktım dolaştım, kırmızı taç ve lacicert kurdele aldım. Anakucağını yumuşatmak için elyaf aldım. Akşam yemeği için balık aldım. En son da evde keyif yapmak için gazete aldım ve eve döndüm. Bu kadarcık yürümek bile beni oldukça yordu. Eve gidince balkon kapısını filan açayım da ev iyice havalansın dedim. Sonra balkona vuran güneşi görünce, biraz balkona oturayım dedim. Ev telefonunda Özü'nün beni aramış olduğunu görünce onu geri aradım ve Kıvanç'la konuşurken balkona çıktım. Özü uyuyormuş, Kıvanç da Deniz'i uyutmaya çalışıyormuş. Küçük cadı tam bir kucak prensesi olmuş meğer:))
Kıvanç'la konuştuktan sonra aldığım gazeteleri balkonda okumaya karar verdim. Gazete poşetini getirip balkon masasına koymuştum ki, balkon kapısı kapandı. O anda hatırladım ki, balkon kapısının balkon tarafındaki kolu çıkmıştı. Balkonda mahsur kaldım. Allahtan ev telefonu yanımda dedim ve işte olan Tonguç'u iş telefonundan aradım. "Buraya gelmen lazım" dedim, "Niye?" dedi veeeeee.... Telsiz telefonun şarjı bitti. Cep telefonları içerde. Ben 5. katta balkondayım. Sağda solda balkonda kimse yok. Neyse en azından Tonguç'a ulaştım, motora atlar gelir herhalde diye düşünerek panik yapmadım ve gazete okumaya başladım.
Aradan yarım saat geçti ama gelen giden olmayınca balkondan dışarı bakmaya başladım. Tanıdık birini görürsem Tonguç'u aratayım diye. Neyse ki bir komşumuzu gördüm. Ama 5. kattan aşağıya bağırarak derdimi anlatırken bütün mahalle hamile bir kadının balkonda mahsur kaldığını öğrendi tabi. Neyse bir süre sonra Tonguç'a ulaştı ve bennim balkonda mahsur kaldığımı söyledi. Tonguç yakınlardaymış zaten 5 dakika sonra geldi ve beni kurtardı. Kan ter içinde kalmıştı. Kapının koluna küfredip duruyordu. Sonra o işe geri döndü mecburen.
İşin Tonguç tarafı daha eğlenceli. Ben onu arayıp o kadarcık konuşabilince panik olmuş. Balkon kapısını da çoktan unuttuğu için benim balkonda mahsur kalmış olabileceğim aklına gelmemiş. Önce cepten bana ulaşmaya çalışmış. Ordan da ulaşamayınca iyice panik olmuş. Birkaç arkadaşı aramış, onlardan da sonuç alamamış. Motora atladığı gibi doğum yapmayı planladığım hastaneye gitmiş. Bu arada Mecidiyeköy'den Kadıköy'e de gelmiş olduğunu söylemem lazım. Hastanede beni sormuş. "Buraya Özlem Koç diye biri geldi mi, hamileydi, doğuracaktı" filan diye. Tam o sırada bizim komşunun telefonunu alınca rahatlamış ve eve gelmiş.
Tonguç'la son birkaç günde 2 kez papaz olduk da, bu durum benim özellikle hoşuma gitti. Yani ne yapsam da cezalandırsam desem, ancak bunu yapardım. Ama valla benim hiç suçum yok. :))))
Bu hafta 37. haftaya girdim. Ve de son iş haftasına. Önümüzdeki haftadan itibaren izinde olacağım. Mutluyum, heyecanlıyım, sabırsızım ve de korkuyorum....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder