Pazartesi, Kasım 27, 2006

Abimiz sabırsızlanıyor...

Ben Anı'ya, "sen masal okuyabilecek duruma gelince, kardeşin de doğacak" demiştim. Şimdi bir çabayla okumaya çalışıyor. Bu gidişle erken doğurtacak bu çocuk beni.

Masal okumayı başaramasa bile gülmekten doğuracağım. Komik çocuk yahu...

Dün akşam onunla "süper kahraman" kartlarıyla oyun oynuyorduk. (Bu yaşlarda oğlu veya yeğeni olan herkes bu kartları bilir. Bazı çizgi film kahramanlarının resimleri var bu kartlarda, altlarında da boy, kilo, hız zeka, çeviklik, dövüş ustalığı... gibi kategorilerde bazı değerler. Onlara göre kartların hepsini toplamaya çalışıyorsun filan) Anı zeka diyerek 3 tane kadın kahramanı tek seferde kapınca çok sevindi ve şaklabanlığa başladı. Kartları öperek, "bayılıyorum zekalı (zeki diyemiyoruz:)) kadınlara" diye iltifatlar yağdırdı. Ben de bunu fırsat bilerek azıcık muzırlık ediim dedim. "Teyzecim kadınlarda başka hangi özelliğe önem veriyorsun sen?" diye sordum. Durdu, biraz düşündü. Ve ne cevap verse beğenirsiniz... "Hız, çeviklik...."
Çocuk insanları o kategorilerden ibaret sanıyor yaaa....

Bu sabah da, dün gece Selena isimli anlamsız diziyi seyrettiği için zor kalkmış. Anneannesi uyandırmak istediğinde "ben uyuyacağım, kendimi iyi hissetmiyorum" diye arkasını dönmüş. Sonra annesi gitmiş. Üstünü açmış, zorla çoraplarını filan giydirmiş. Bu uyanmış ama surat asık, yataktan çıkmadan; "üf yaaa tamam tamam verin benim flütümü" demiş. Bizimkiler şaşırmış tabi, bu çocuk sabah sabah ne flütü sayıklıyor diye. "Ne flütü oğlum, flütü napcaksın" diye sormuş annesi. Cevap şu; "ne yapıcam, çoban olmaya karar verdim. Okula filan gitmicem. Alın bana 5-10 tane de keçi..."

Annem öğlen aradığımda hala gülüyordu... Çok yaşa e mi teyzecim, sen bizi güldürdün, sen de ömrün boyunca gül inşallah...

Cuma, Kasım 24, 2006

Tam olarak gebelik şekeri değil ama....

"Özlem'cim açlık kan şekerin 90'ın altında olması gerekiyordu, 69 çıkmış, 1. saat şekerin 180'in altında çıkması gerekiyordu 166 çıkmış, 2. saat şekerin 155'in altında çıkmalıydı ama 175 çıkmış, 3. saatte ise 140'ın altında olması gereken değer 116. Gebelik şekeri tanısı koyabilmemiz için bu değerlerin 2'si yüksek çıkmalıydı ama senin sadece 1 değerin yüksek. Bu çok karamsar bir tabşo değil ama kafana takma, herşey yolunda diyebileceğimiz kadar da istediğimiz bir tablo değil. Şu an itibariyle doğuma kadar hiç tatlı yemeyeceksin?"

Hiç tatlı = çikolata, dondurma, kek, börek, makarna, pilav, beyaz ekmek, patates, havuç, mısır, mısır gevreği, bal, reçel, muz, bisküvi, kuru üzüm, hazır mevye suyu, üzüm suyu, kavun....

Kestane kebapı sormayı unuttum... Tek kış eğlencem...

Neyse bebişimizin sağlığı için, tüm bu dünyevi zevklerimden vazgeçeceğim artık ne yapalım... Aksi takdirde doğabilecek riskleri düşünmek bile istemiyorum...

Perşembe, Kasım 23, 2006

Sanırım bu bebek çok şeker olacak ....


Cumartesi yaptırdığım testlerin sonucunu bildirmek için dün akşam üzeri doktorum aradı. Korktuğum ama beklediğim üzere 1. saat tokluk kan şekerim biraz yüksek çıktı. Üst sınır 135 imiş, benim 149 çıktı. Bu nedenle bu sabah tekrar kliniğe gittim ve şeker yükleme testi yaptırdım. Cumartesi günü 50 gram glikoz ile ölçüm yapılmıştı. Bu sefer 100 gram ile 1., 2.ve 3. saat tokluk kan şekerim ile daha glikozu içmeden açlık kan şekerim ölçüldü. 4 kan alımının ilk 3'ünde de aynı zamanda idrar örneği verdim. Gerçekten yıpratıcı bir testti. Her iki kolumda toplam dört delik ve morarmış damarlarım var şu anda. Testin yıpratıcı olan bir başka kısmı da açlıkla ilgili. Aç karnına yapılması şart olan bu test için dün akşam saat 20'den beri birşey yemedim. Test de 12'ye kadar sürünce, klinikten çıkıp annemlere aç kurt gibi gittim ve karnımı doyurdum. Abimiz de geçirdiği küçük bir enfeksiyon nedeniyle evdeydi. Onu da görmüş oldum. Bu açıdan keyifli oldu tabi.
Bu testin keyifli bir başka tarafı daha vardı. 100 gram glikozu yiyen bebeğim karnımda dans etmeye başladı ve bu yaklaşık 3 saat sürdü. Öyle çılgın dansetti ki, 3 saati de gülerek geçirdim diyebilirim.
Test boyunca edindiğim bir kazanım da oldu. 3 denemeden sonra artık elime işemeden idrar örneği vermeyi öğrendim. Ne stresli bir işmiş o :)))....
Şimdi artık bu testin sonuçlarını bekleyeceğiz. Yarına çıkar dediler. Umarım can sıkıcı bir sonuç çıkmaz...

Pazartesi, Kasım 20, 2006

Oğlumun ilk filmi...


Cumartesi sabahı hem şeker kontrol testi, hem de 24. hafta kontrolümüz için doktora gittik. Kan verdim, sonra çoook tatlı limonata gibi bişey içtim. Bunun ardından doktorumuz bizi çağırdı ve 1 ay aradan sonra oğlumla görüşebildim. Cuma günü itibariyle oldukça heyecanlıydım, sanırım oğlumu göreceğim için. Doğuma giderken nasıl olacağım kimbilir :))
Ogomuz ısrarla oğlumuzun CD'ye çekilmiş görüntülerini istediği için Arkun Bey ultrason kısmını uzun tuttu. Önce standart ölçümlerini yaptı, karın çapı, kafa çapı, femur boyu ...vs. Herşey yolunda dedi, oğlum 689 gram olmuş bile, boyu da 32-35 cm olmalı. Sonra yüzünü yakalamaya çalıştık. 16. haftada hiç nazlanmadan bacaklarını açıp pipisini gösteren oğlum, bu sefer aynı rahatlığı göstermedi. O kadar uğraştık, elini yüzünden çekmedi. Uykuda yakalamışız, tek eliyle yüzünün yarısını kapattı hep. Ne yapalım biz de bu sefer yüzünün diğer yarısı ile yetinmek zorunda kaldık. Şu anda 10 ile 28 saniye arasında süren 4 tane kısa filmimiz var :))
Seyredip seyredip duruyorum.

Takvime göre bugün 24. haftamızı dolduruyoruz. Ultrasona göre ise bugün 24 hafta 5 günlük durumdayız. Aradaki bu fark henüz çok anlam taşımıyormuş. 24 hafta hamilelikte bir dönüm noktası imiş. Bazı ülkelerde bu haftadan sonra anne karnındaki bebek bir birey olarak kabul edilirmiş ve hakları kanunlarla koruma altına alınırmış. Bu haftadan sonra artık bebek bilinçli tepkiler üretebilirmiş. Öğrenme süreci resmen başlıyormuş yani artık.

Cuma akşamı Ateş abimizi ziyarete gittik, cumartesi akşamı da Ateş abimiz iade-i ziyarete geldi. Hatta bebek arabamızı test ettirdik. Ateş abimiz 7,5 aylık süper şeker bir bebek olmuş... Valla yedim durdum. Bu arada Burçak annemzin taze tecrübelerinden de yararlanmaya devam ediyoruz tabi...

Neyse durum budur, bir dahaki kontrolümüz 14 Aralık Perşembe saat 19'da.Tabi daha önce cumartesi yaptırdığımız testlerin sonucu var, 2 gün sonra çıkacak. Ha bu arada, 5,5 ayda tam 7 kilo almışım. "Sadece 1 kilo fazla. O da o kadar önemli değil" dedi doktorum.

Gittikçe sabırsızlandığımı itiraf etmeliyim :)))

Cuma, Kasım 17, 2006

Ben geldiiiim...

Kaçamak yazıları saymazsak, oldukça uzun bir ara verdim diyebilirim. Valla ihmal değil, iş yeri aşırı yoğundu. Bugün birazcık nefes alabildim doğrusu. Gördüğünüz gibi hemen yazı yazmaya koştum :)
Bebek cephesinde durum gayet hareketli ilerliyor elbette. Sadece fiziksel olarak hissettiğim hareketeler değil, bebeğe hazırlık aşamasında da en azından teorik olarak bayağı ilerleme kaydettik.
Emektar vosvosumuzu sattık ve bebeğimi anneannesine taşıması planlanan arabanın tek tekerleğini almak üzere parasını kenara attık :) Gerisinde Süleyman dedsine güvenmeyi planlıyoruz. Bakalım artık!
Kahraman Deniz için de araba bakıyoruz ama Kıvanç babamız o kadar yoğun çalışıyor ki, çalışmalara yoğunlaşamıyor.
Bu arada Kahraman çiftini alışverişe yalnız gönderilmemesi gereken anne-baba adayı ilan ettim. Zira tek bir haftasonunda gösterdikleri performans beni dehşete düşürdü ve ilerisi için de ciddi endişeye sevketti. Önce geçen cumartesi Sultanhamam'daki Havuzlu Han'a gittiler. "Eksiklerini tamamlayalım, Özlem artık çok ayakta duramıyor" dediler. Neler aldınız dediğimde saydıkları şeylerden sadece 2'si aklımda kaldı çünkü diğerlerini dinlerken beynim uğuldamaya ve tehlike çanları çalmaya başlamıştı bile :)))
"4 tane külotlu çorap, 5 tane battaniye..."
Yorum yok!

Pazar günü ise Haşim İşçan'a gidip bebek arabası alacaklardı. Bizim arabanın aynısını almış, paketletmiş, tam parasını ödeyecekken kapının önünden geçen bir MacLaren bebek arabalı anneye fikrini soran baba Kahraman yaptığı hızlı manevra ile bebek arabasını iade edip, yerine 2006 model bir MacLaren Techno Classic Bebek arabası almış... E böyle hızlı manevra yapan bir babaya MacLaren yakışır tabi....
Şaka bir yana, hevesle Denizkızına alışveriş yapan Kahraman ailesine kolaylıklar diliyor, aldıkları herşeyi güle güle kullanmalarını temenni ediyorum :)))
Ben Kadıköy'de birkaç yeni dükkan keşfettim ve daha ilerde alınacak tipte kıyafetlere bakarak hayaller kurmayı tercih ettim. Hatta Özlem heyecanla anlattığım bu dükkanlara girip hiçbir şey almamış olmamdan dolayı beni tebrik etti.
Geçen sürede yeni hamile arkadaşımın fasulyesi büyümeye devam etti tabi, birkaç hafta sonra yapılacak ve ondan da birkaç hafta sonra sonucu alınacak amniyosentez sonucu ile yeni yıla mutlu mesut ve kardeş kardeş (yaşasın göbek kardeşliği) girmeyi hedefliyoruz :) Gerçi yaramaz annemiz hala arada sigara tüttürmeye devam ediyor ama ben de baskı yapmaya devam edeceğim, haberi olsun.
Ben ise mobilyayı ve hediye olarak istenmeyecek, ya da hediye olarak gelemeyecek şeyleri almayı aralık ve ocak aylarına bıraktım. Hediye almak isteyenlerin gereksiz tulum kalabalığını önlemek için utanmaz anne adayına sorması önemle rica olunur. Söz çok pahalı şeyler söylemicem :))
Şimdi gelelim asıl heyecanlı mevzuya. Yarın sabah 24. hafta doktor kontrolümüz var. Ve aynı zamanda da şeker yükleme testi. Gebelikte olmasından en çok korktuğum şey, gebelik diyabeti. Çünkü gebelik öncesinde de "insülin direnci" teşhisi konmuştu bana. Umarım bir terslik çıkmaz.
Bakalım yarın doktor amcamız neler diyecek oğlumuz için. Yine umarım ki, herşey hissettiğim gibi yolundadır. 1 ay oldu oğlumu görmeyeli, çok merak ediyorum valla.

Bu seferlik bu kadar, muayene sonuçlarını da yazarım ilk fırsatta...
Herkese sevgiler...

Pazartesi, Kasım 13, 2006

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil


Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
onlar kendi yolunu izleyen hayat’ın oğulları ve kızları.
sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhları yarındadır, siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz
ama sakın onları kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geri dönmez,
dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin.
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar,
başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.

Lübnan'lı şair Halil Gibran

Perşembe, Kasım 09, 2006

Sıkı tekmeler....


Artık oğlumun tekmeleri karnımın dışından bile belli oluyor. 23. haftanın içindeyim. Ve dün akşam yemekten sonra uzandığımda attığı tekmeleri babası bile dışardan gördü. Tabi o dalgalanmaları o minnacık şeyin yaptığına inanmakta zorlandı ama ben gayet net hissediyordum...

Hareketler şimdilik çok eğlenceli, ilerleyen aylarda da aynı şeyi mi hissedicem bilemiyorum ama bunun tadını çıkarmaya bakıyorum.

Bu arada bir itirafta bulunayım. Bir süredir oldukça hassaslaştım. Yani özellikle son 1-2 haftadır. Dokunsalar ağlayacak gibi oluyorum, ağlarsam da duramıyorum. Bu durumu farkediyorum ama engel olamıyorum. Komik bir durum tabi ama herkese pek komik gelmiyordur sanırım. Özellikle bu durumla en çok karşılaşan Tonguç bazen beni nasıl susturacağını şaşırıyor. Neyse hamilelik semptomudur deyip, geçmesini umuyorum :))

Pazartesi, Kasım 06, 2006

Bebeğimin arabası...

Dün sabah uyandığımda aslında gün boyunca evden dışarı çıkmaya hiç niyetim yoktu. Ama Özü aradı ve Masko'ya bebek odası mobilyası bakmaya gideceklerini, ordan da Haşim İşcan geçidine gidip bebek arabası bakacaklarını söyledi. Bebek arabasını beraber alır indirim yaptırırız diye konuşmuş olduğumuz için biz de gitmeye karar verdik. Hava inanılmaz soğuktu, lodos esmesine rağmen rüzgar yüzümüze vurdukça resmen kesiyordu. Tonguç evden çıkarken iyi olmasına rağmen, zaman ilerledikçe kötüleşti. İnanılmaz halsizdi ve çok üşüdü. Neyse bir şekilde Haşim İşcan'a ulaştık ve birkaç dükkan dolaştık ama Tonguç'un hareket etmeye mecali kalmadı. Bir yerde çay içip Özlem'le Kıvanç'ı bekleyelim dedik ama doğru dürüst çay içilebilir bir yer de bulamadık. Bir simit dünyası bulup dünyanın en kötü tahinli pidesini yiyerek çaylarımızı içtik. Çayı içince biraz kendine geldi ama Özlem'le Kıvanç daha Masko'dan çıkamamışlardı, Deniz kızımızın odasını titizlikle seçiyorlardı doğal olarak. Tonguç onları bekleyemeyeceğine karar verdi ve biz zaten beğenmiş olduğumuz bebek arabasını alıp eve döndük. Birçoklarının "daha erken değil mi" tepkisini haklı bularak ama tekrar Haşim İşcan'a gitmeyi göze alamayarak aldık valla. Daha dün 5 aylık olduk ama bebek arabamız hazır. Yatağımız, dolabimiz yok ama arabamız var. Artık durmadan gezeriz biz de...

Arabanın resmi aşağıda, Tonguç da, ben de bu turuncu arabaya bayıldık. Abimiz de turuncuyu çok seviyor. Umarım Poyraz da sever. Klasik lacivert, kahverengi erkek çocuk arabası almayı en baştan reddettim zaten. Turuncu olmasaydı kırmızı alacaktım.

Dün gece küçük bir kabus gördüm. :))
Oğlum doğmuş ve de büyümüştü. 2-3 yaşında kadardı sanırım. Gece kalkıp gözünü açmadan televizyonun kumandasını alıyor ve televizyonu açıyordu. Tıpkı babası gibi, kabus....

Şimdi toplantıya çağrılıyorum, herkese iyi bir hafta diliyorum...


Cumartesi, Kasım 04, 2006

Kar geldi...


Istanbul'a kar geldi... Bugün itibariyle resmen kis mevsimine girdik (klavyemde çok saçma bir sorun var, bazi harfleri yazamiyorum)

Ben de soguk havadan dolayi kendime evde isler çikardim. Daha sandaletlerim duruyordu dolapta. Onlari kaldirip yerine kislik ayakkabilari yerlestirdim. Sonra atki, bere, eldivenleri çikartip yikadim. Portakalli kis keki pisirdim. Ama daha yemedigim için tarifi sizinle paylasmiyorum. Güzel olursa yazarim. Bu arada Tonguç evi süpürdü ve çok yoruldugu (!) için tekrar yatti uyudu. Ben de ihmal ettigim bloguma yazayim bari dedim.

Bayram tatilinden sonraki hafta oldukça yogun geçti. Hatta isyerindeki yogunluktan nasil geçtigini bile anlamadim. Yogunlugun disinda hamilelikle ilgili enteresan seyler de yasadim tabi. Bir kere bu sabah itibariyle babamiz da ilk kez hissetti tekmecigimizi. Onun disinda gecen gun eseklik edip öglen yemeginden sonra hiçbir sey yemeyince kan sekerimin nasil da hizla düsebilecegini ve beni neredeyse baygin hale getirebilecegini ögrendim. Ara ögünler çok önemli!!!
Bu hafta içinde benden 4 hafta kücük hamile (18 haftalik yani) Basak'in büyük ihtimalle kizinin olacagini ögrendim. Babasi Poyraz'la besik kertmesi yapalim dedi ama biz Deniz kizimizla sözlü oldugumuz icin olmaz dedik :)) Oglumun talibi simdiden bol valla. Sansi da bol olsun bitanemin...

Gene bu hafta icinde coook sevdigim bir arkadasimin daha hamile oldugunu ögrendim. Bu beni inan1lmaz sevindirdi ve ayni zamanda inanilmaz da sasirtti. Dogrusu en son ondan boyle bir haber bekliyordum. Simdilik ismini yazamicam, daha herkese söylemedi. Ama gercekten cok sevindim yani.

Onun disinda son olarak Özü de bu sabah doktora gitti ve beni aradi. Deniz kizimiz tam 1 kilo 240 gram ve 37 santim olmus. Hersey yolunda imis ama annesi artik yemek yerken daha dikkatli olacak, yaramazlik yapmayacakmis.

Biz de yarin itibariyle tam 5 aylik oluyoruz. 18 Kasim'daki doktor kontrolümüzü iple cekiyorum dogrusu. Bakalim boyu posu nasilmis yakisiklimin...