Salı, Aralık 04, 2007
Haftasonu resimleri...
İşte evimizin salonunun her zamanki hali. Oyuncak halısı serilmiş, oyuncaklar ortalığa saçılmış. Bu dağınıklığa alıştım :)
Bu da alt iki dişimizin belgesi. Ne zamandır çekmek istiyordum ama ancak bugün çekebildim. Tatlı komşularımız Hamide Teyze ve Hüseyin Amca badem şekeri getirmişler. Oğlumun dişleri badem şekeri kadar sert ve beyaz olsun diyeymiş... Oğlanın dişlerini bilemeyeceğim ama o badem şekerlerini yemekten bizde diş kalmayacak :)
Cumartesi oğlanı yatırdım, çok uykusu vardı. Dalmak üzereydi. Ben de çamaşırlarını dolaba yerleştirirken bir çift göz tarafından izlendiğimi farkettim. Çok muzırdı, hemen fotoğrafını çektim.
Bu da alt iki dişimizin belgesi. Ne zamandır çekmek istiyordum ama ancak bugün çekebildim. Tatlı komşularımız Hamide Teyze ve Hüseyin Amca badem şekeri getirmişler. Oğlumun dişleri badem şekeri kadar sert ve beyaz olsun diyeymiş... Oğlanın dişlerini bilemeyeceğim ama o badem şekerlerini yemekten bizde diş kalmayacak :)
Haftasonundan notlar...
Dün yazamadığım için hafta sonu notlarımızı ancak bugün yazabiliyorum. Beni takip edip, baskı yapan herkese teşekkürler :)
Cuma gecesinden beri, kuzumun uykusu bozuldu. Gece normal yatıyor, 3-4 saat deliksiz uyuduktan sonra ciddi olarak mızmızlanmaya, yatağın içinde dönmeye başlıyor. Gidip emziğini vermek her zaman işe yaramıyor. Bazen kucağıma alıp sakinleştirmem gerekiyor. Sanırım üst dişleri çıkıyor. Cumartesi günü doktorumuz da üst dişlerinin çok kabardığını 4'ünün de yakın zamanda çıkacağını söyledi. Anlaşılan bu süreci böyle geçirmekten başka şansımız yok.
Doktor demişken 9. ay kontrolünü de yaptırdık. Gelişimi normal, bıngıldağı kapanmış. Danacık tam 10 kilo ve 71,5 cm olmuş. Dolayısı ile doktorumuz beslenmesi ile ilgili ekstra birşey söylemedi, sadece demir eksikliği yaşamaması için hergün et vermemiz gerektiğini belirtti. Ben de zaten her yemeğine bir parça haşlanmış et ve suyunu koymaya dikkat ediyorum. Artık pütürlü gıdaları yemesi gerekiyormuş. Alışması için parmaklarıyla tutup ağzına götürebileceği şeyleri önüne koyun dedi. Haşlanmış ve küp küp doğranmış patates, havuç, pilav, köfte parçaları...vs. Deneyeceğiz bakalım. Bizimki şu sıralar tutup yemekten ziyade, atmaya meraklı da:)
Komando sürünmesi de bir tür emekleme imiş. Zaten Poyraz da gayet hızlandı sürünme konusunda. Bırakıp mutfağa filan gittiğimde, hemen arkamda bitiveriyor. Yatar konumdan oturur konuma geçmek üzere. "Hayır"kelimesini kesinlikle anlıyor, ama bu cin gibi suratıma bakıp yine de istediğini yapmaya çalışmasına engel olmuyor. "Dıgıl dıgıl" ve "diloy diloy" yeni tekerlemelerimiz.
Poyraz cephesinde durum budur. Peki ya anne cephesinde neler oluyor?
Cumartesi sabahı huzursuz ve sinirli uyandım. Gece Poyraz'ın uyumamasına bağladım. Gün içinde Tonguç'la da birkaç kere atıştık. Pazar sabahı ise resmen sinir küpüydüm. Size Tonguç'la aramızda geçen 2 diyalogu yazayım da anlayın halimi.
Sabah oğlanı doyurdum, onlar baba oğul oynarlarken, ben hem kahvaltı hazırlamaya hem de ortalığı toplamaya giriştim.
Ben: Nerde bu soda şişesiyle telefon yaaa??
Tonguç: Hangi şişe, ne telefonu?
Ben: (tepinerek) ya sabah oğlanın eline oynasın diye verdiğin plastik şişeyle, eski telefon yok mu? Bulamıyorum, ay delircem (delirecek ne varsa)
Tonguç: Buluruz canım, şimdi başla şeylerle oynuyor zaten
Ben: Canım manımla olmuyor işte. Mır mır mır... (bu arada elime Tonguç'un montunu aldım, asıcam ama asamadım ve yine sinirle) Bunu nerden aldın?
Tonguç: Çok oldu ya onu alalı, Mudo'dan almıştım
Ben: Offf onu sormuyorum ya, hangi dolaptan aldın, asıcam asamıyorum
Tonguç: Bırak o koltuğa ben asarım biraz sonra
Ben: Herşeyi ortalığa bırak zaten, ev çöp ev gibi. Bıdı bıdı bıdı...
Tonguç: (elini havada ampul takar gibi birkaç tur döndürerek) sen regl olmadın mı hala?
Ben: Ne alaksı var yaaa, bana deli mi demek istiyorsun. Beni sen delirttin...
Bu diyalog bir şekilde sona erdi... Ama ikincisi de evlere şenlik.
Kahvaltıdan sonra, masada çay içiyoruz.
Ben: Oğlanı yazın Avşa'ya yollamak istemiyorum. Çiğdem bakacak.
Tonguç: Ben gitmesinden yanayım, çok keyif alacaktır. Her hafta sonu gideriz biz de...
Ben: (direkt ağlayarak) ben oğlumdan ayrı kalamaaaam
Tonguç: Tamam canım bak bizim de yıllık iznimiz var, annemi çağırırım 2 hafta buraya. Hallederiz.
Ben: Annen gelmesin oğlan yabancılık çekiyor (tabi hala ağlıyorum)
Tonguç: O zaman büyümüş olacak belki çekmez.
Ben: (feci ağlayarak) sen oğlunu istemiyorsun, gitmesini istiyorsun zateeeen
Tonguç: Senin cinlerin tepende, ben arabayı servise götürüyorum.
Ben: Kaç tabi, kaç... Beni düşünen yok, karı koca mıyız, yabancı mıyız beeeeaaaaüüüüü (burada ipler kopuyor)
Yaklaşık 1 saat sonra tam 18 ay sonra vücudumun normal menstruasyon döngüsüne giridiğini farkettim. Sebep buymuş :))) Hemen arayıp Tonguç'a haber verdim, gerçekten çok mutlu oldu.
Neyse sabah sabah bu kadar. Herkese sevgiler. İlk fırsatta resim de ekleyeceğim.
Cuma gecesinden beri, kuzumun uykusu bozuldu. Gece normal yatıyor, 3-4 saat deliksiz uyuduktan sonra ciddi olarak mızmızlanmaya, yatağın içinde dönmeye başlıyor. Gidip emziğini vermek her zaman işe yaramıyor. Bazen kucağıma alıp sakinleştirmem gerekiyor. Sanırım üst dişleri çıkıyor. Cumartesi günü doktorumuz da üst dişlerinin çok kabardığını 4'ünün de yakın zamanda çıkacağını söyledi. Anlaşılan bu süreci böyle geçirmekten başka şansımız yok.
Doktor demişken 9. ay kontrolünü de yaptırdık. Gelişimi normal, bıngıldağı kapanmış. Danacık tam 10 kilo ve 71,5 cm olmuş. Dolayısı ile doktorumuz beslenmesi ile ilgili ekstra birşey söylemedi, sadece demir eksikliği yaşamaması için hergün et vermemiz gerektiğini belirtti. Ben de zaten her yemeğine bir parça haşlanmış et ve suyunu koymaya dikkat ediyorum. Artık pütürlü gıdaları yemesi gerekiyormuş. Alışması için parmaklarıyla tutup ağzına götürebileceği şeyleri önüne koyun dedi. Haşlanmış ve küp küp doğranmış patates, havuç, pilav, köfte parçaları...vs. Deneyeceğiz bakalım. Bizimki şu sıralar tutup yemekten ziyade, atmaya meraklı da:)
Komando sürünmesi de bir tür emekleme imiş. Zaten Poyraz da gayet hızlandı sürünme konusunda. Bırakıp mutfağa filan gittiğimde, hemen arkamda bitiveriyor. Yatar konumdan oturur konuma geçmek üzere. "Hayır"kelimesini kesinlikle anlıyor, ama bu cin gibi suratıma bakıp yine de istediğini yapmaya çalışmasına engel olmuyor. "Dıgıl dıgıl" ve "diloy diloy" yeni tekerlemelerimiz.
Poyraz cephesinde durum budur. Peki ya anne cephesinde neler oluyor?
Cumartesi sabahı huzursuz ve sinirli uyandım. Gece Poyraz'ın uyumamasına bağladım. Gün içinde Tonguç'la da birkaç kere atıştık. Pazar sabahı ise resmen sinir küpüydüm. Size Tonguç'la aramızda geçen 2 diyalogu yazayım da anlayın halimi.
Sabah oğlanı doyurdum, onlar baba oğul oynarlarken, ben hem kahvaltı hazırlamaya hem de ortalığı toplamaya giriştim.
Ben: Nerde bu soda şişesiyle telefon yaaa??
Tonguç: Hangi şişe, ne telefonu?
Ben: (tepinerek) ya sabah oğlanın eline oynasın diye verdiğin plastik şişeyle, eski telefon yok mu? Bulamıyorum, ay delircem (delirecek ne varsa)
Tonguç: Buluruz canım, şimdi başla şeylerle oynuyor zaten
Ben: Canım manımla olmuyor işte. Mır mır mır... (bu arada elime Tonguç'un montunu aldım, asıcam ama asamadım ve yine sinirle) Bunu nerden aldın?
Tonguç: Çok oldu ya onu alalı, Mudo'dan almıştım
Ben: Offf onu sormuyorum ya, hangi dolaptan aldın, asıcam asamıyorum
Tonguç: Bırak o koltuğa ben asarım biraz sonra
Ben: Herşeyi ortalığa bırak zaten, ev çöp ev gibi. Bıdı bıdı bıdı...
Tonguç: (elini havada ampul takar gibi birkaç tur döndürerek) sen regl olmadın mı hala?
Ben: Ne alaksı var yaaa, bana deli mi demek istiyorsun. Beni sen delirttin...
Bu diyalog bir şekilde sona erdi... Ama ikincisi de evlere şenlik.
Kahvaltıdan sonra, masada çay içiyoruz.
Ben: Oğlanı yazın Avşa'ya yollamak istemiyorum. Çiğdem bakacak.
Tonguç: Ben gitmesinden yanayım, çok keyif alacaktır. Her hafta sonu gideriz biz de...
Ben: (direkt ağlayarak) ben oğlumdan ayrı kalamaaaam
Tonguç: Tamam canım bak bizim de yıllık iznimiz var, annemi çağırırım 2 hafta buraya. Hallederiz.
Ben: Annen gelmesin oğlan yabancılık çekiyor (tabi hala ağlıyorum)
Tonguç: O zaman büyümüş olacak belki çekmez.
Ben: (feci ağlayarak) sen oğlunu istemiyorsun, gitmesini istiyorsun zateeeen
Tonguç: Senin cinlerin tepende, ben arabayı servise götürüyorum.
Ben: Kaç tabi, kaç... Beni düşünen yok, karı koca mıyız, yabancı mıyız beeeeaaaaüüüüü (burada ipler kopuyor)
Yaklaşık 1 saat sonra tam 18 ay sonra vücudumun normal menstruasyon döngüsüne giridiğini farkettim. Sebep buymuş :))) Hemen arayıp Tonguç'a haber verdim, gerçekten çok mutlu oldu.
Neyse sabah sabah bu kadar. Herkese sevgiler. İlk fırsatta resim de ekleyeceğim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)