Pazartesi, Aralık 11, 2006

İyi ki doğmuşsun canım oğlum! Teyzesinin kuzusu...


Bugün benim ayçiçeğimin doğumunun 6. yılı. Teyzesinin bitanesi, kalbim, canımın içi artık 6 yaşını doldurmuş bir genç adam.
Senin varlığın hepimizin hayatını öyle güzel kıldı ki oğlum, bize neler kattığını imkanı yok anlayamazsın.
Seni çok seviyorum teyzecim! Ömrün uzun, şansın hep bol, bahtın hep güzel, yüzün hep güler ve yolun hep açık olsun.

En büyük dileğim, oğlumun da sana benzeyen bir çocuk olması.

TEYZEN

Affet beni babaanne....

Biz küçükken babaannem ramazan aylarını bizde geçirirdi. Normalde Bursa'da yaşayan babaannem, yaz boyunca köyde yaptığı salçaları, kuruttuğu fasulyeleri, nefis şeftali kompostalarını yüklenir gelirdi. Onun gelişi kardeşimle benim için ayrı bir keyifti. Çünkü babaannem her gece daha önce hiç duymadığım masallar anlatırdı bize. Sanırım masal repertuarı 5 veya 6 idi ama aynı masalları tekrar tekrar onun ağzından duymaktan hiç sıkılmazdık.

Senin masallarını bir kenara yazmadığım ve torunlarının çocuklarına anlatamadığım için beni affet babaanne!

Babaannemin kulakları duymazdı. 20'li yaşlarına yakın kulağı ağrıdığı için köyde kulağına gazyağı damlatmışlar ve ondan sonra işitme yeteneğini yitirmiş. Ama çok güzel dudak okurdu ve anlaşmakta hiç zorluk yaşamazdık. Sadece yeni isimleri ve kelimeleri hiç bilmediği için söyleyemezdi. Bu nedenle adı Soner olan bir torununa Çöner, adı Onur olan bir torununa Odun derdi. :))

"Babanne sen Atatürk'ü gördün mü?" diye merakla sorardık küçükken. Gördüm ama çok değil derdi utangaç gülümseyerek. Meğer işin aslı başkaymış. Mustafa Kemal'in Bursa'ya geleceğini duyan babaannem daha genç bir kızken onu görmek umudu ile geçeceği yere gitmiş. Ama gittiğinde yere serilen halıları görünce aklı başından gitmiş. Babaannem hayran hayran halıları seyrederken beklediği misafir geçip gitmiş at üstünde. Zaten minnacık bir kadın olan babaannem onu sadece birazcık yandan ve sırtından görebilmiş... Çok gülerdim bu olaya, hala da neşelendirir beni.

Bu küçücük kadının, çok güzel yeşil gözleri vardı. Oğullarına miras bıraktığı. İşte o minnacık kadın, küçücük elleri ve o yeşil gözleriyle çok güzel örgü işleri yapardı.

Torununu sana yetiştiremediğim ve o güzel örgü işlerini giydiremediğim için beni affet babaanne!

Dedemle 8 yaşında evlenmiş. Öyle anlatırdı, doğrusunu yanlışını bilmiyorum. Savaş yılları... 15'inde babamı almış kucağına. "Babanı emziremedim, daha memelerim çıkmamıştı" diye anlatırdı. Savaş sonrası yoksulluk yıllarında mısır koçanlarını öğütüp mama yaparmış babama. Halamla amcama yetişti mi babaannemin memeleri bilemiyorum tabi :)

Sonra biz büyüdük. Babaannem de iyice yaşlandı. Artık ramazanları gelemez oldu. Biz de gidemez olduk. Heryere gittik ama oraya gidemedik, arabayla 2,5 saat öteye, Bursa'ya. Kulakları duymadığı için telefonla da konuşamazdık. En son evlendikten sonra bir bayram gitmiştik. Sanırım 4 yıl kadar önce. Sonra sürekli gitmeyi planladım. Ama sadece planlayabildim. Kaç kere Uludağ'a gittim ama fırsat yaratıp babaannemi görmeye gidemedim.

Torununun oğluyla sana gelmeyi planlıyordum babaanne. Valla bu sefer gelecektim.

Sen 82 yaşında aynı sessizlikle o yeşil gözlerini kapamadan sana gelemediğim için beni affet babaanne!