Çarşamba, Temmuz 12, 2006

ve nihayet...

Doktorumuz bize baktı. Görmeyi umduğumuz şey (doktorumuz öyle söyledi) bir gebelik kesesi idi ve biz onu gördük. Karıncalı bozuk tv ekranı gibi bir alanın ortasında beyz bir halka. 6,7 mm çapında.
Doktorumla konuştuktan sonra içim biraz rahatladı. "Şu andan itibaren en çok duyacağın 2 kelime "yapma" ve "ye" olacaktır. Sakın dinleme" dedi. Izgara et, tavuk, balık, haftada 3 yumurta, yağsız süt, yağsız yoğurt, yağsız peynir, bolca yeşillik ve meyva. Mümkün olduğu kadar az ekmek, makarna, pilav. Sevgili arkadaşlarıma duyurulur:)) Hedef toplam 12 kilo.
Kanamam olmadığı sürece enerjin yettiği kadarıyla istediğim herşeyi yapabilirmişim. Motora bile binebileceğimizi söyledi ve ben de doktor dönüşü motora bile bindim. Sonra durduğumuz yerde düştük, yani devrildik. Bişey olmadı tabi ama sanırım tekrar motora binmem. Ekstra risk almaya gerek yok, hayat yeterince riskli.
Doktorumu bize taşınması için ikna etmeye çalıştım. Akşam tv seyredebileceği bir oda ve mangal karşılığında kabul etti :)

Herşey bir yana, psikopatlığımı büyük ölçüde aştım. Sırtüstü bile yatsan düşük olacağı varsa düşermiş. Keseyi gördük, şimdi sıra kalp atışlarında. Onu da 7 Ağustos'taki randevumuzda duymayı planlıyoruz.

Öte yandan Evren'in de teşviki ile artık hamile olduğumu dilediğime söyleyeceğim (sanki söylemedin demeyin). 10 hafta dolana kadar söylenmemesi adeti, vakti zamanında düşük yapan kadınların utanç verici bir şey yapmış olarak görülmelerinden dolayı ortaya çıkmış. Oysa bu bir sağlık problemi, herkesin başına gelebilir ve son derece de doğal. Elimden düşürmüyorum ki çocuğu, niye utanayım.
Ultrason resmimizi tarayabilirsem eklerim. Ama işin açıkçası idrar testindeki çizgi bile daha net görünüyor. Acaba tüm test ve görüntüleme sonuçlarının bu kadar silik çıkması bir işaret mi? Kız olursa adını Gizem, erkek olursa da Saadettin koyayım bari. (Tüm gizemli işlerle Saadettin Teksoy ilgilenmiyor muydu?)
Of çok kötü espri, ben artık gideyim.
Herkese iyi geceler diliyorum...

2 saat kaldı


Kendime inanamıyorum. Bu kadar çok heyecanlanacağımı söyleseler inanmazdım. Aklımı ikna etsem de, kalbimi edemiyorum. Bugün 16.30'da doktora gideceğim. Umarım Kıvanç'ın dediği gibi bir boncuk görürüm. Bana şans dileyin...