Cuma, Eylül 25, 2009

zormuş...

sabahın dibinde, -ki bir süre sonra kör karanlık olacak- oğlumu tatlı uykusundan uyandırıp, sıcacık yatağından kaldırmak, daha gözünü açamadan ağzına ona gün boyunca enerji verecek birşeyler tıkmak, o uykulu ahtapotu kat kat giydirip, arabaya bindirip yuvaya götürmek zorundayım.

bu en geç 8.15 olabilir. o saatte yuvada birkaç öğretmenden başka kimse olmuyor, hiçbir çocuk o saatte gitmiyor. buna mecburum, çünkü ben saat 8.30'da iş başı yapmak zorundayım. bu düzeni oturtamadığım için geç kalıyorum ve uyarı aldım. kimse beni anlamak zorunda değil.

anne olmanın böylesi bedelleri olmamalı. akşam 18.30'a kadar kuzum yuvada beni bekleyecek. Saat 17'de tüm yaşıtları gitmiş oluyor.
kimi anneler erken gidip alabiliyor...
kimisinin evde yardımcısı var...

ama benim oğlum hayatın zorluklarına 2,5 yaşında alışmak zorunda.

"öğretmen olsaydım,
daha az kazansaydım,
9-5 çalışsaydım"
diye düşünmüyor değilim...