Perşembe, Nisan 24, 2008

Yaz geldi ve gitti...

Düne kadar yaklaşık 5-6 gün boyunca 30 dereceyi aşan sıcaklıklarla boğuştuk. Resmen nefes alamayacak kadar sıcak ve nemli idi. Bugün ise oldukça serin bir bahar havası var...

Geçen cumartesiden beri babamı da, anneanne ve dedemiz de yok. Herkes 1 haftalı bir tatile gitti. Oğluma da teyzesi baktı hep. Aşağıdaki fotoğrafta kuzum teyzesi, abisi ve Rocker ile birlikte Acıbadem çayırlığındalar.

Dün de oğlumla 23 Nisan yaptık. Oğlumun yanımda olduğu her an benim için bayram zaten :)

Ayısı ile uyumaya bayılıyor. Ben de onunla uyumaya bayılıyorum. 14 aydır direniyordum ama 2 sabahtır, uyanmaya başladığında, daha tam ayılmadan yanıma alıyorum. Birazcık beraber şekerleme yapıyoruz. Sonra da kıkır kıkır, öpüşe koklaşa uyanıyoruz. İtiraf ediyorum, onun bana bağımlı olduğunun 10 katı ben ona bağımlıyım :)

Pazartesi, Nisan 14, 2008

Sokak çocuğu oldu benim oğlum...

Cumartesi günü tüm gün eğitimde olduğum için Poyraz babası ile birlikteydi. Onlar babaoğul gezmişler. Dün de babası yamaç paraşütüne gittiği için biz ana-oğul beraberdik. İlk gündüz uykusundan saat 12.30 gibi uyandığında ilk sözleri "booo, atta" oldu. Yani topunu alıp, attaya gidecekmişiz. Tabi buna dünden razı olan bendeniz de zaten önceden hazırlamış olduğum çantasını da kaptığım gibi dışarı attık kendimizi.
Evimize çok yakın olan Yoğurtçu Parkı'na gittik. Orada küçük bir kafe var, çimenliğe yakın bir masaya yerleştik. Yan masamızın labradoru Rodi'ye baka baka yemeğini de yedi. Sonradan Rodi ile çok iyi arkadaş oldular. Ama ben maalesef fotoğraflarını çekmeyi akıl edemedim :)
Yanımıza önce Buğra, Burak ve Burçak geldi. Ateş'i getirmedikleri için onlarla pek ilgilenmedik :P Gerçi Burçak Teyze'mizin getirdiği çıngıraklı tekerleği ittirmekten çok zevk aldı benim küçük adamım.
Sonra Gamze ile Ali (10,5 ay) geldi. Ardından Başak ve Piraye(12,5 ay). En son da Hande Teyze'miz en küçük kankimiz İpek'i (1 ay) getirdi. Bu arada anneanne, dede ve aslan abimiz Anı da gelince epey şenlikli bir durum oldu. Çimlere yayıldık, top oynadık, salıncakta sallandık. Anlayacağınız çoook keyifli bir gün geçirdik.
Tuluğ ve Güneş eksikti bu tabloda ama onların işi olduğu için gelemediler. Biz de onlarsız olmaz diyip Heybeliada Cafe'ye onları görmeye gittik. 6 aylık küçük ve tatlı canavar Güneş'in resmini de altta görebilirsiniz. Sanırım pek yoruma gerek bırakmıyor :)
Neyse tam 6 saat sonra eve döndüğümüzde yüzümüz kızarmış, karnımız açtı. Poyraz 2. gündüz uykusunu inat edip yapmadığı için oldukça yorgun ve sersemdi. Banyo yaptı, yemek yedi, biraz oynadı ve 20.45'te uyudu. Ben de bacaklarım kilometrelerce koşmuş gibi ağrıdığı için kendimi koltuğa zor attım.
Olsun değdi, çok güzel bir pazar oldu...
Bu hafta sonundan çıkarılacak en büyük ders: Fotoğraf makineni yanından ayırmaaaa!
Elleri havada çünkü çimenlere dokunamıyor :) Bu yüzden de çimenlerde düşünce tekrar ayağa kalkamıyor, emekleyemiyor. Öylece kalıyor...
Hava 26 derece olunca, kısa kolluyu giydirdim. Oooh yaz geldi.... Bol bol booo oynicaz...
Salıncakta sallanmaya bayılıyor. Bıraksam tüm gün orda oturabilir.
Ama anlaşılan Piraye salıncakta sallanmaktan pek hoşlanmadı. Acaba sallayan babası olsaydı durum böyle mi olurdu? Küçük babacı cadı Piroş Pırpır....
Piroş ve Ali'nin top savaşı. Aslında bu bir oyun. Ali topu alıyor, atıyor ve Piroş'un da atmasını istiyor. Piroş atmayınca sıkılıp topu gene alıyor ve atıyor. Bu arada Piroş topu hiç alamadığını düşünüp bağırıyor. Çok komiklerdi...
Komşumuzun oğlu Kenan abi Poyraz'ı sallarken.

Ve işte küçük tatlı canavar Güneş (6 ay), dükkanın önünde. Sürekli elinden tutulup yürümek veya kucakta hoplamak isteyen Güneş'i annesi birazcık yorulsun da uyusun diye yürüteçe koydu. Yürüteçe ters binince düz gidiyor, düz oturtunca hiç hoşlanmadığı gibi ters gidiyor. Gerçekten eğlenceli ve enteresan bir çocuk bu yahu.

Çarşamba, Nisan 09, 2008

Cuma, Nisan 04, 2008

Kabak dolması, merdiven çıkmak ve köpekler...


Şu sıralar en sevdiğimiz şeyler bunlar. Ha bir de dizüstü bilgisayarım tabi :)

Yürümek konusunda oldukça ilerledi Poyraz Bey. Hala sarhoş bekri gibi ama en azından artık salondan yatak odasına yürüyerek gidebiliyor. Babası ona öten sandaletlerden aldı. Topuklarında hava yastığı var ve üzerine bastıkça vik vik ötüyor. Nasıl eğlendi o ayakkabılarla anlatamam. Hele ilk giydiğinde resmen tepindi durdu. Ayakkabı öttükçe de kahkahalar attı. Ama bugün annem ayakkabının düdük kısımlarını çıkarıp atmış. Küçük yaramaz, ayakkabısından bu düdükleri çıkarmayı başarmış çünkü. O küçük cımbız parmaklarla tuttuğu herşey ağıza tabi.

Yürümeyi bitirdik sanki, merdiven çıkmaya çalışıyor. Sabahleyin apartmanı inletti merdivenden 6. kez çıkmasına izin vermedim diye :)

Yemek konusunda gittikçe daha az seçici olmaya başladı. Hala çok katı şeyleri yemeyi sevmiyor ama en azından bizim yediğimiz tüm yemeklerden yemeyi kabul ediyor. Süt krizimizi de aştık. Artık her uykudan önce süt içiyor kuzum. Beslenme düzeni ise şöyle;

07.00 Uyanınca süt
8.30-9.00 kahvaltı
10.00 Süt ve uyku
12.0-12.30 öğle yemeği (etli sebze yemeği veya etli çorba), yanında yoğurt
14.00 - 14.30 Meyve
15.00 - 15.30 Süt ve uyku
18.00 akşam yemeği (öğlenin aynısı veya anneannesi ne pişirdiyse)
21.00 Süt ve uyku

Haftada 1 gün balık, gün aşırı yumurta ve her kahvaltısında ceviz veya fındık veya badem yiyor.

Yürümeye başladığından beri çok değişti. Ufku genişlediği, bakış açısı farklılaştığı için olsa gerek, daha önce defalarca gittiğimiz yerlerde daha önce hiç görmediği ayrıntıları yakalamaya, çok farklı bir heyecan duymaya başladı. Çok daha dikkatli ve talepkar oldu. Arabasında oturmaktansa parmağımızı tutarak dolaşmayı ve keşfetmeyi tercih ediyor. Tabi bu şekilde alışveriş yapmak oldukça uzun sürmeye başladı. Rengarenk market raflarındaki tüm ürünlere dokunmak ve incelemek istiyor. İzin vermeyince de kıyameti kopartıyor.


Bana düşkünlüğü ciddi boyutta, ortamda ben yoksam sorun yok. Herkesle iyi geçiniyor. Ama ortamda ben varsam babası bile "eeeh, nannaaaa". Tüm günü onunla oyun oynayarak geçiren babama bile anında yüz çeviriyor küçük hain.

Geçen akşam teyzesine gittik. Bu arada teyzemiz ve abimiz artık kendi evlerindeler. Bir de köpekleri var. Poyraz Rocker'la ilk kez tanıştı. Bir köpekle ilk kez bu kadar yakınlaştı. Tabi ben çok endişeliydi ama sonradan anladım ki endişemin yönü yanlışmış. Çığlıklar atarak köpeği kovalayan, hayvanın burnuna ve gözüne parmağını sokmaya çalışan Poyraz yüzünden zavallı Rocker korkusundan saklandığı yerden çıkamadı.

Sokakta gördüğümüz her kediye ve köpeğe atlıyor. Hepsine şirin çığlıklar atıyor. Aşağıda resimde de göreceğiniz gibi babamızın getirdiği uğur böceği de çok ilgisini çekti. Umarım hep hayvanları seven bir çocuk olur.


Geçen hafta sonu Piraye'nin doğum gününü kutladık. Küçük prensesimiz de yaşını doldurdu. Nice mutlu ve sağlıklı yaşlara kuzucum...



Yazacak daha birçok şey olduğuna eminim ama ben çok yorgunum. Müsadenizle az önce pişirdiğim damla sakızlı sütlaçları buzdolabına kaldırıp yatacağım.