Çarşamba, Ekim 17, 2007

Sorular ve cevaplar...

Evet hayatım belirli bir rutin içinde ilerliyor. Sabah oğluşu ananeye bırak, işe git. Akşam işten çık, ananeye git oğluşu al. Eve git oğluşu yıka, uyut. Kocayla yemek ye, tv izle ve uyu.

Bu durumdan çok mu memnunum?
Elbette hayır.

Bu durumdan şikayetçi miyim?
Elbette hayır. Herşey kuzum için.

Daha iyisi ne olabilir?
Bilmiyorum :(

Benim hayallerim birçok anne gibi "çocuğuma iyi bir gelecek" düzeyine mi indirgendi?
Önceliğim "o" benim.

Sırt çantasıyla dünya turu fikrine neden hayal düzeyinde bile olsa eşlik edemiyorum?
Bilmiyorum :(

İş-işsizlik, ev-evsizlik, sağlık, eğitim, çocuğum, ailem.....
Bu güvenlik arayışı, bu kontrol isteği beni dar bir alanda sıkıştırdı mı?

Gerçekten yapmak istediğim hiçbir şey kalmadı mı, yoksa gerçekleşmesi imkansıza yakın isteklerimi örttüm mü?
Yapmak istediğim şeyler var, imkan olursa yaparım ama yapamadıklarım için de dünyayı kendime dar etmem.

Sıkılıyor muyum?
Yoo, hayır. Oğlumun büyümesini izlemek bana müthiş bir heyecan veriyor. Bu küçük mucizeye hayranım.

Hayat hep böyle mi geçecek?
Bilmiyorum, bunu düşünmüyorum. Belki de düşünmekten kaçıyorum. Bunu da bilmiyorum.

En önemlisi bu durum tuhaf mı?
Yalnızca ben mi bu durumdayım?
Bir cevabı olan var mı?

Ne zaman uyuduk, ne zaman uyandık hiç hatırlamıyorum...

Oğlum hiç alışık olmadığım şeyler yapıyorsun. Dolayısı ile de karşılığında ne yapacağımı hemen bulamıyorum. Mesela 2 gün önce 7,5 aydır ilk kez kustun. Ve ben resmen panik oldum.
Bir süredir geceleri sürekli artan bir huzursuzluğun var. Anlam veremiyorum, tek ihtimal diş olabilir diye düşünüyorum ama henüz görünen birşey yok.
Ne güzel akşam 8'de uyuyorsun. Bana biraz zaman veriyorsun. Sonra saat 1'den sonra sürekli mızmızlandın, huzursz huzursuz yatakta döndün durdun. Sürekli kalkıp emziğini verdim, ben yatar yatmaz sen attın ve gene bağırmaya başladın. Yanına geldim, ninniler söyledim. Sen koluma tutunup kalkmaya çalıştın. Kucağıma aldım, salladım. Sen dikilip oyunlar oynamaya başladın. Gezmek istedin. Biliyorum her mızırdandığında yanına gelmememem lazım, kendi kendine uyumayı öğrenmen için. Deniyorum ama her zaman başarılı olamıyorum sanırım. Tam uyudu ne güzel dediğimde, üstünü örtmek için yanına geldiğimde yeniden uyandın.
Sonuç, sırtım tutulmuş. Yataktan pijama ile kalkmaktan üşütmüşüm, boğazlarım ağrıyor. Çıplak ayala dolaşmaktan karnımı üşütmüşüm, hem karnım ağrıyor, hem de midem bulanıyor. Ve acayip halsizim.
Bir de üstüne sabah 8'de uyanan baban, "ya uykumu hiç alamamışım" demez mi? Sinirlerim bir kalktı, hala yatışmadı.
Bunları şikayet olsun diye yazmıyorum elbette. Oyuncak bebek bakmıyoruz elbette, bunun hastalığı, dişi, uykusuzluğu olacak elbette... Daha ciddi şeyler olmasın da.
Yazıyorum çünkü arkamdan gelenler ve beni takip edenler var. En iyi ihtimalle nelerle karşılaşacaklarını bilsinler diye yazıyorum. Bir de uzaklardan seni takip edenler var. Onlar da küçük yaramazım neler yapıyor bilsinler diye yazıyorum.
En önemlisi de yıllar sonra, dönüp baktığımızda hatırlayıp, gülelim. Öpüşelim, koklaşalım, gülüşelim diye yazıyorum...