Bebeğimin cinsiyetini öğrenmeden önce neredeyse hiç de merak etmiyordum. Öğrensem ne olacak ki diyordum. Kız pembe, erkek mavi diyenlerden de değilim. Ama öyle değilmiş işte...
Birçok şey somutlandı kafamda, hayaller netleşti. Şu kadarını söyliiim, siz gerisini anlayın artık. Bu sabah gazetedeki bir haberi okurken, gözlerim yaşarmış vaziyette oğlumu askere göndermeme planları yapıyordum. Anı için de bu muhabbeti yaptığımız oldu ama şimdi çok erken değil mi. Hatta size bir sır, oğlumun babasıyla geçireceği erkek erkeğe zamanları neredeyse kıskanıyorum yahu :))
Neyse, psikopat annelik rolünden derhal sıyrılmam lazım. Gerçekten iyi bir anne olabilecek miyim Evren'cim? Sen öyle demişsin ama....
Bu sabahtan bahsederken minik bir anektod anlatayım size, ilk kez böylesi başıma geldi. Sabah 45 dakikacık daha fazla uyuyabilmek için, servisle değil de vapurla gitmeyi tercih ettim. Hem zaten kış da geliyor, daha kaç sabah vapur keyfi yapabilirim öyle değil mi? Neyse gazetemi aldım, vapura bindim. Alt kıç salonda kendime yer aramaya başladım. Burdan çıkmak daha hızlı oluyor da. Neyse, orta sırada normalde 2 kişilik dizayn edilmiş ama sabah 7.45 yoğunluğunda her zaman 3 kişinin oturduğu koltuklardan birini gözüme kestirdim ve oturan iki kişinin arasına geçtim. Gazetemi açtım ve okumaya başladım. Hemen sağımda oturan gencin gazteyi benimle okuduğunu farkettim ama onu sıkıştırmış olmamın karşılığı olarak bu durumdan rahatsız olmadım. Hem zaten başkasının gazetesinden çaktırmadan bişey okumaya çalışmak da eğlenceli bişeydir di mi? Gazetenin bir yerine geldiğimde, sayfayı çevirmek istediğimde yanımdaki kişi "durun çevirmeyin, okuyorum" dedi. Şaşkınlıkla ve gülerek yüzüne baktım. O da "lütfen..." der gibi baktı. Kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Hiç böyle müdahele edeni görmemiştim. Neyse okudu bitirdi ve ben sonra diğer sayfaya geçtim. Arkadaş biraz enteresan bir arkadaştı. Birkaç dakika sonra hapşırdım ve ortalığa görünür birşey saçılmamasına rağmen vapur arkadaşım (artık arkadaşım diyebilirim değil mi, bunca samimiyetten sonra :)) cebinden ütülü bez bir mendil (evet evet bez, kağıt mendil değil) çıkartarak kucağında özenle taşıdığı çantasını sildi. Yine gülmemek için kendimi zor tuttum tabi. Bu esnada vapur yanaşmaya başlamıştı, arkadaşım (!) yerinden kalktı ve kapıya doğru oluşmuş olan kuyruğun arkasına geçti. Ben de hemen peşinden kalktım, arkasına geçtim. Beni gördü. İnmek üzere hareketlendiğimizde, bu sefer gerçek olmayan ama şahane bir hapşırık patlattım sırtına doğru. Nasıl irkildiğini bilemezsiniz. Şimdi ceketini temizletmek için bir kuru temizlemeci aradığını düşünüp, eğleniyorum doğrusu :))