Salı, Nisan 26, 2011

Nisan bitmeden bu ayın fotolarından seçmeler

Bloglar sessiz sedasız açılmış meğer. O kadar ümidimi kesmiştim ki, neredeyse blog tutmaktan vazgeçecektim.

Saat geç oldu, uykum da var. Ev ahalisi toptan derin uykuda. Ben de süt kızım için süt sağıp yatayım bari. Bugünlük sadece resimlerle idare edin siz de.

İyi geceler...


"Banyo hali..."
***

"Benekli dana"
***

"Başak teyzemin kucağı öyle rahat ki..."
***

"Resmimi çekmeyi bırakıp süt versene beee..."
***

"Poğaça yanak..."
***

"Böyle de gülerim işte..."
***

"Kuduruk oğlum benim..."
***


"Kuşum ve küçük kuzum..."
***

"Kırmızılar pek de yakışmış baba-oğula..."
***

"Teslim oldum..."
***

"Başka bir rahat kucak da anneannemde var, hemen uyuyorum..."
***

"Valla da billa da abimiz kardeşini kıskanmıyor..."
***

Pazartesi, Nisan 18, 2011

Kırkımız çıktı

Bugün itibariyle kızım ve ben 40 günü devirmiş bulunuyoruz. İkinci bebek olduğundan mıdır, yoksa babamız yanımızda olduğundan mıdır bilemiyorum ama zorlandığımı söyleyemeyeceğim. Kızım da uslu bir bebek tabi hakkını yemeyelim :)

İkinci çocuk olunca ister istemez bir kıyaslama yapıyor insan, "Poyraz şöyleydi, bu böyle" diye. Ya da "oğlan çocuğu şöyle yapar, ama kızlar böyle" diye. Müsadenizle birkaçını yazıya dökeyim.

Poyraz hiç ağlamazdı, hatta doktora bile götürmüştüm. Bu çocukta bir problem mi var, hiç ağlamıyor diye :))) Doktorun bizi bir kovmadığı kalmıştı.
Mira ise mıkırdanmaya başladığı andan itibaren 30 saniye içinde kucağına almazsan veya aç ise memeyi ağzına tıkmazsan çığlığı basıyor.

İkisinin de gazı var diyemem, sabaha karşı azıcık ıkınıp sıkınıyorlar ama sanırım her bezden sonra karınlarına zeytinyağı ile yaptığım masaj işe yarıyor.

İkisi de (ve hatta tüm bebeklerin %95'i) kucakta uyumayı seviyor. Babası kızda sensor olduğunu düşünmeye başladı, kucakta pelte gibi uyuyan çocuk, yatağa koyar koymaz uyanıyor diye...

Poyraz'ı ilk ay her gece saat kurup uyandırmak zorunda kalmıştım. O kadar tembeldi ki, acıksa bile meme emmeye üşenirdi. Zaten bu yüzden 7,5 aylık emmeyi bıraktı ya. Hala da ağzına bir lokma verirsem yiyor. Kendi yemekten nefret ediyor.
Mira ise daha ilk geceden beri 2 saatte bir uyanıp meme istedi. Azıcık gecikirsem, kıyameti kopardı. Daha birkaç günlük iken poposunu çevirip gövdeme öyle bir yapışırdı ki, emerken tek damla boşa gitmedi.

Poyraz, koca kafa olmasına rağmen, omurgası daha güçlü olduğundan mıdır nedir, çok erken kafasını dik tutmayı başardı.
Mira ise daha birkaç gündür kafasını tutabiliyor. Narin bir kız işte :)

Neyse bugün önce kırklanacağız (kırkıncı gün banyosu-geleneksel), sonra da kırk uçurmaya gideceğiz Başak Teyze'mize... Başak Teyzemiz artık kırklama annemiz olacak :)

Resimleri çekeceğim, yarın yüklerim artık.
Sevgiler...

Salı, Nisan 12, 2011

Mira 1 aylık, abi eğitime başladı

Blogspot yasaklandığından beri yazasım gelmiyor. Tam da kızımın doğumuna denk geldi, mutsuzum doğrusu. Yine de atlamayayım diye yazalım bakalım.

9 Nisan itibariyle 1 aylık oldu Lidya Mira. Ve tam 53 cm, 4 kilo 400 gram ağırlığında bir minik kız oldu. Kucakta veya memede uyuyor. Tabi babamız evde olmasına rağmen sırt ve bel ağrılarına yol açıyor bu durum. Kucakta uyuyan Mira itinayla derin uyksu bozulmadan yatağına konur. Saat tutulur. Sonuç 30 saniye sonra kıpırdanma, 45 saniye sonra da bir ciyaklama. Tam kız bebek valla. Mıkırdanmaya başladıktan sonra 30 saniye içinde istediği pozisyonda kucağa alınmazsa veya meme ağzına tıkılmazsa, asıl o zaman görün siz yaygarayı :)

Geceleri alt değiştirmek ise tam bir komedi. Poyraz hiiiiç uyanmazdı ben altını değiştirirken. Bu kız ise ilk çıt çıt açılmasıyla açıyor gözlerini. Altı temizlendikten sonra da keyfi yerine geliyor ya. Bir şirinlik, bir gülücükler görmeyin. Tabi bu durumun 1,5 saattir ayakta olan ve bir an önce sıcak yatağına dönüp uyumak isteyen annede yarattığı hezeyanları ise varın siz tahmin edin :)

Bu postumuza abimizin Mira'ya verdiği ilk dersle son verelim;

- Anne kardeşim neden ağlıyor?
- Gazı var annecim, karnı ağrıyor
- Pırt yapsana kardeşim...

Perşembe, Nisan 07, 2011

29 Mart 2011 - 20 günlük olduk

Ne derler, yarı kırk mı? Artık ne anlamı varsa işte, biz 20 günlük olduk. Doktora gitmelerimizi saymazsak ilk kez 8 günlük iken gezmek amacıyla sokağa çıktık. Sonra da ara ara 1 saatlik kısa gezintiler yaptık kızımla. Bu sefer kendimi çok daha iyi hissediyorum. Sanırım başıma gelebilecekler konusunda hazırlıklı olmamdan kaynaklı bu biraz da. Ha tabi bir de babamızın evde olmasından. Yemeği, temizliği, dağınıklığı da dert etmiyorum artık. Tek derdim oğlumun sarsılmaması, onun düzeninin bozulmaması. O da bu sürece hızlıca adapte olduğu için, değmeyin keyfime. Aslında 20 gün boyunca yazmaya vaktim olmadı değil. Ama şu blogspot yasaklanınca, benim de blog tutma hevesim kaçtı resmen. En kısa zamanda blogumu kendi siteme taşıyayım da bu saçmalıktan kurtulayım bari. Mira 15. günde doktor kontrolüne gitti. Hastaneden 3 kilo ve 46 cm çıkan minik kızım azimle emerek 15. günün sonunda 3,650 gr ve 51 cm olunca tebriği ben hakettim tabi Ara ara sıkıştıran gazları saymazsak, Mira genel olarak sakin bir bebek. Sadece kucakta durmayı çok seviyor o kadar. Bu şimdilik sorun değil ama bu hızla kilo almaya devam ederse yakında sırt ve bel ağrılarıyla uğraşmak zorunda kalabilirim. Poyraz abi oldu, evet gerçekten aradaki kimi ufak tefek kaprislerini ve deneysel çalışmalarını saymazsak kardeşini çok seviyor. Sabaha karşı yatağımıza geliyor ve yatak odasında 4 kişilik bir aile olarak uyuyoruz sabaha kadar. Hiç şikayetim yok )) Günlerim “emzir, bez değiştir, uyut ki uyuyabilesin” şeklinde geçiyor. Artık hayatımın yeni anlamı bu. 2 çocuklu olmanın daha farkına vardığımı söyleyemiyeceğim. Sanırım ikisi de ortalıkta koşturmaya ve paçalarımızdan çekiştirmeye başladıklarında anlayacağız.

16 Mart 2011 - Kızım doğdu da 1 haftalık oldu bileee...

Biraz ara verdik, mecburen. Bu arada kızım da doğdu. Hastalıklarla boğuşurken aramıza katılıverdi. Hatta 1 haftalık oldu bile bugün. Dün de göbeği düştü. Buraya doğum hikayesini uzun uzun yazmayacağım. Daha önce söylemedim sanırım. Bir süredir www.cocuk.com sitesinde yazıyorum düzenli olarak. Yazılarımı http://www.cocuk.com/yazarlar/ozlem-erguz adresinden takip edebilirsiniz.

Doğum hikayemizi orada uzun uzun yazdığım için buraya sadece link vereceğim.

http://www.cocuk.com/cocuk/hamilelik/karsilasilan-sorunlar/lidya-miranin-dogum-hikayesi

Resimleri sonra ekleyeceğim.

7 Mart 2011 - Şeker, insülin, sinüzit, grip, farenjit, kar…. Sırada ne var?

28. haftada gebelik diyabeti olduğumu öğrendim. O gün, bugündür günde 6 kez parmağımı delip şekerimi ölçüyorum. Tam 10 haftadır. Yetmedi, 35. haftada şekerim raydan çıktı ve insüline başlamak zorunda kaldım. Sabah akşam enjeksiyon yapıyorum. Aynı haftalarda bir de sinüzit belası yokladı beni. 2 kutu antibiyotiği içtim yana yana…

Doğum 5 Mart dedik. Kendimizi hazırladık. Ama insan oğlunun hayatında olacaklar önceden bilinemiyormuş. 3 Mart akşam üstü aşırı bir halsizlik ve yüksek ateşle vurduk kafayı yastığa. Tüm doktorlar ağzı birliği ettiler. Doğumu erteleyeceğiz diye. Bu halde anestezi alamazmışım. Zaten harap durumdaymışım. Doğum sonrası hem kendime, hem bebeğe hayrım olmazmış. Haklılardı…

Doğumu 9 Mart’a erteledik. Dün bayağı iyi hissediyordum kendimi. Akşam saatlerinde boğazım bıçakla kesilmiş gibi acımaya başladı. Yutkunmak işkence oldu. Hemen Berna’yı aradım. Berna benim KBB uzmanı çocukluk arkadaşım. Hemen antibiyotik başla, yarın da gel dedi. Yine antibiyotik başladım yine yana, yana…

Bugün sabahtan kafamı dik tutamaz oldum, saatlerce yattım. Tek tesellim NST sonucunda kızımın keyfinin yerinde olduğunu bilmek oldu. Saat 16 gibi, Poyraz’ın okulundan aradılar. Poyraz’ın kulağı ağrıyor diye. Hah dedim bir bu eksikti. Ama aklımda bir kuşku da yok değil. Kaç gündür, okula gitmek istemiyordu. Bu sabah da beni erken alır mısınız diye sormuştu. Ama riske atamazdım. Hem kendimi, hem de onu göstermek üzere Berna’ya gittik.

Yol boyunca pek neşeliydi Poyraz, Şarkılar söyledi. Cıvıl cıvıldı. Emindim ben bir sorun olmadığına, bunun bir numara olduğuna. Netekim Berna’da baktı baktı ve hiçbirşeyi yok dedi. Yalan söylediği için, daha doğrusu eve gelmek için numara yaptığı için kızdım ama gerçekten hasta olmadığı için de çok sevindim. Sonra Berna bana baktı, “boğazda farenjit , sinüslerde de iltihap var” dedi. Aman ne şahane. Bir onlar eksikti. Ve asıl bombayı patlattı, “bence hala vaktin varsa 9 Mart!ı da ertele”. Ağlayacaktım resmen.

Gecelerim ne kadar zor geçiyor biliyor musunuz? Artık tek başıma sağdan sola bile dönemiyorum. Tonguç’un yardım etmesi gerekiyor. Çektiğim ızdırabı görünce, çok şaşırdı. Canım gerçekten çok acıyor. Ki beni tanıyan bilir, canım tatlı değildir. Bu sefer gerçekten acıyor. Ayağa kalkınca karnımı ellerimle taşır vaziyette tutmam gerekiyor, yoksa adım atamıyorum. Ve bana yine ertele diyorlar. “Dayan Özlem, az daha sabır” diyorlar.

Dayanıyorum zaten, başka çarem mi var?

Yarın hastanenin anestezi uzmanlarıyla görüşeceğim. Bir kez daha ertelemek istemiyorum. Ama bu kadar halsiz bir halde de ne yapacağım bilmiyorum. Belki yarına biraz daha toparlarım. Şu öksürük de biraz daha azalsa da, dikişleri patlatmasak sezeryandan sonra. Ha bir de hava durumu var, şiddetli bir kar yağışı bekleniyormuş. Hastaneye nasıl gideceğim, doktorlar nasıl gelecek?

Gerçekten sabırla bekliyorum, bakalım daha yaşayacak ne var?

Kızım sen kendine iyi bak olur mu?

5 Mart 2011 - Oğlum 4 Yaşında

Blogspottaki bir sorun nedeniyle resimleri yükleyemedim. Bu postu daha sonra düzenleyeceğim

4 Mart 2011 - Doğumu erteledik

Düğünü ertelenen duydum, tatilini erteleyen duydum ama doğumunu ertelemek zorunda kalan var mı başka?

Çok fena grip oldum, üstelik hayatım boyunca sadece 2-3 kez olduklarımdan. Öksürük, yüksek ateş, burun akıntısı, inanılmaz bir halsizlik, terleme – titreme… Siz anlayın işte.

Bu halde anestezi altına girmeni gerektirecek zorunlu bir durum yok dediler sevgili doktorlarım. Biz de doğumu 9 Mart’a erteledik.

Annecim sana daha güçlü, daha sağlıklı kavuşabilmek için tüm bunlar. Sadece 4 gün sonra kavuşacağız merak etme. Seni seviyorum…. Sen de içerde bol bol dinlen, bol bol beslen bu arada…