28. haftada gebelik diyabeti olduğumu öğrendim. O gün, bugündür günde 6 kez parmağımı delip şekerimi ölçüyorum. Tam 10 haftadır. Yetmedi, 35. haftada şekerim raydan çıktı ve insüline başlamak zorunda kaldım. Sabah akşam enjeksiyon yapıyorum. Aynı haftalarda bir de sinüzit belası yokladı beni. 2 kutu antibiyotiği içtim yana yana…
Doğum 5 Mart dedik. Kendimizi hazırladık. Ama insan oğlunun hayatında olacaklar önceden bilinemiyormuş. 3 Mart akşam üstü aşırı bir halsizlik ve yüksek ateşle vurduk kafayı yastığa. Tüm doktorlar ağzı birliği ettiler. Doğumu erteleyeceğiz diye. Bu halde anestezi alamazmışım. Zaten harap durumdaymışım. Doğum sonrası hem kendime, hem bebeğe hayrım olmazmış. Haklılardı…
Doğumu 9 Mart’a erteledik. Dün bayağı iyi hissediyordum kendimi. Akşam saatlerinde boğazım bıçakla kesilmiş gibi acımaya başladı. Yutkunmak işkence oldu. Hemen Berna’yı aradım. Berna benim KBB uzmanı çocukluk arkadaşım. Hemen antibiyotik başla, yarın da gel dedi. Yine antibiyotik başladım yine yana, yana…
Bugün sabahtan kafamı dik tutamaz oldum, saatlerce yattım. Tek tesellim NST sonucunda kızımın keyfinin yerinde olduğunu bilmek oldu. Saat 16 gibi, Poyraz’ın okulundan aradılar. Poyraz’ın kulağı ağrıyor diye. Hah dedim bir bu eksikti. Ama aklımda bir kuşku da yok değil. Kaç gündür, okula gitmek istemiyordu. Bu sabah da beni erken alır mısınız diye sormuştu. Ama riske atamazdım. Hem kendimi, hem de onu göstermek üzere Berna’ya gittik.
Yol boyunca pek neşeliydi Poyraz, Şarkılar söyledi. Cıvıl cıvıldı. Emindim ben bir sorun olmadığına, bunun bir numara olduğuna. Netekim Berna’da baktı baktı ve hiçbirşeyi yok dedi. Yalan söylediği için, daha doğrusu eve gelmek için numara yaptığı için kızdım ama gerçekten hasta olmadığı için de çok sevindim. Sonra Berna bana baktı, “boğazda farenjit , sinüslerde de iltihap var” dedi. Aman ne şahane. Bir onlar eksikti. Ve asıl bombayı patlattı, “bence hala vaktin varsa 9 Mart!ı da ertele”. Ağlayacaktım resmen.
Gecelerim ne kadar zor geçiyor biliyor musunuz? Artık tek başıma sağdan sola bile dönemiyorum. Tonguç’un yardım etmesi gerekiyor. Çektiğim ızdırabı görünce, çok şaşırdı. Canım gerçekten çok acıyor. Ki beni tanıyan bilir, canım tatlı değildir. Bu sefer gerçekten acıyor. Ayağa kalkınca karnımı ellerimle taşır vaziyette tutmam gerekiyor, yoksa adım atamıyorum. Ve bana yine ertele diyorlar. “Dayan Özlem, az daha sabır” diyorlar.
Dayanıyorum zaten, başka çarem mi var?
Yarın hastanenin anestezi uzmanlarıyla görüşeceğim. Bir kez daha ertelemek istemiyorum. Ama bu kadar halsiz bir halde de ne yapacağım bilmiyorum. Belki yarına biraz daha toparlarım. Şu öksürük de biraz daha azalsa da, dikişleri patlatmasak sezeryandan sonra. Ha bir de hava durumu var, şiddetli bir kar yağışı bekleniyormuş. Hastaneye nasıl gideceğim, doktorlar nasıl gelecek?
Gerçekten sabırla bekliyorum, bakalım daha yaşayacak ne var?
Kızım sen kendine iyi bak olur mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder