Salı, Ekim 30, 2007

Üzüntü! Emzirme mucizesi bitti...

Çok mutsuzum. Oğlum artık emmiyor. Zaten süt de bitti. Süt bittiği için mi emmiyor, yoksa emmediği için mi süt bitti hiç bilmiyorum. Neticede bu keyif sona erdi. Oysa 2 yaşına kadar emzirmeyi hayal ediyordum. Kısmet bu kadarmış.

Poyraz Antalya'da

Antalya gezimiz çok keyifli geçtiiii. Evren teyzemiz ve Tiber abimizle bol bol gezdik. Hava yaz gibiydi. İşte size geziden fotolar...

Evren Teyzem ve ben...


Dişlerim kaşınıyo kardeşim...



Kültür Park'taki ördekli havuzun kenarında mama yemek de pek keyifliymiş...



Manzara nefis, mama tatlı, annem güzel... Ooooh değmeyin keyfime.



Bakmayın böyle sakin durduğuna, Evren Teyzem her fırsatta mıncıkladı, sıkıştırdı beni.



Anne yüzüme güneş geliyo yaaa, başlicam senin şu fotolarına...



Abime benzeyen ama adı Anı değil, Tiber olan çocuk durmadan bana kulak yaptı.



Poyraz ve melekleri... Ben şanslı bir erkeğim galiba :))


İlk dişimiz çıktı

Kuzumun alt çenesinde ön sağ dişinin ucu 26 Ekim 2007'de göründü. İlk dişimizin çıkması Antalya'ya kısmet oldu. İlk gören de benden sonra Evren teyzesi oldu. Oğlum donansın diye kendisinden don bekliyoruz :))) Daha fotoğrafı çekilebilir gibi değil. Görünür hale geldiğinde hemen çekip buraya koyacağım. Şimdi sanırım diş buğdayı yapmam gerekiyor.

Diş buğdayı geleneği:
Diş buğdayı eski bir Türk geleneği. İlk dişin çıkışını kutlamak için yapılan diş buğdayı, çocuğun dişlerinin daha sağlam olması, çabuk büyümesi ve rızkının artması niyeti ve dileğiyle bu kutlama aile arasında yapılır. Bebek ilk dişini çıkardığında yakın akrabalar davet edilerek diş buğdayı hazırlanır. Dişbuğdayı, kaynatılmış buğdayın şekerle harmanlanıp üzerine nar, ceviz, meyve şekeri gibi süsler konulmasıyla hazırlanır. İçine boncuk veya yüzük gibi bir şey saklanır. Saklanan eşya kime çıkarsa çocuğa çeşitli armağanlar alır. Diş buğdayı töreni ritm tutup şarkı söylenerek düzenlenen bir eğlenceyle kutlanır. Bu adetin bilinmediği ya da uygulanmadığı yerlerde, genellikle çocuğun dişinin çıktığını ilk görenin çocuğa bir gömlek dikmesi ya da hediye alması adeti vardır.

Diş Buğdayı tarifi:
Malzemeler (6 - 8 kişilik): 1 kg. diş buğdayı veya değirmenlik buğday diye de geçer (İç Anadolu'da Şahman buğdayı olarak adlandırılan çeşit kullanılır) 1/2 kg. toz şeker 100 gr. dövülmüş ceviz
Yapılışı : Güzelce ayıklanmış ve yıkanmış buğdayı tercihen çelik bir tencereye koyun ve üzerini 4-5 cm. kadar geçecek kadar içme suyu ile doldurun. Bir taşım kaynattıktan sonra altını iyice kısın ve 25-30 dakika kadar kontrol ederek, altını yakmadan, yumuşayıp suyunu iyice çekene kadar pişirin. Buğdayın çeşidine bağlı olarak daha geç de pişebilir. Bu durumda tencereye bir miktar daha kaynar su ilave edip pişirmeniz icap edecek. Piştikten sonra tencerenin kapağını açmadan 10-15 dakika kadar dinlendirdikten sonra servis tabağına alın. Şeker ve cevizleri de ayrı ayrı servis tabaklarına koyup sofraya getirin. Tercihe bağlı olarak beyaz toz şeker veya esmer şeker de ikram edilebilir.

Perşembe, Ekim 25, 2007

Atta gidiyoruz :)

Evren Teyzemiz bizi çağırdı. 3 günlük tatilde Antalya'ya gidiyoruz. 10 dakika içinde karar verdim ve uçak biletlerini aldım. Babamız Fethiye'ye uçuşa gidecek zaten. Biz de oğluşumla seyahat edeceğiz artık. Annesinin yakışıklı parteridir o...
Gelince havadisleri yazarım artık. Herkese iyi tatiller....

Çarşamba, Ekim 24, 2007

Oğluma taktığımız isimler

Mr. Tonçik Ponçik
Topişko Popişko
motor popo (çok gürültülü gaz çıkardığı için abisi taktı bu ismi)
Poğça (yanaklarından dolayı teyesi taktı bu adı)
Dino (minnacıkken çıkardığı dinazor sesleri nedeniyle teyzesi bu adı verdi)
löpçük
bombili
hampiri bogart
sarı damarlı (bazen ege damarı tutuyor, pek bir sinirli oluyor da. bu ismi annem taktı)
danacık
dengizlili
.....

Şimdilik aklıma bunlar geldi :)

Pazartesi, Ekim 22, 2007

En sevdiğimiz oyuncak, tahta bir kaşık

Hem dişlerimi güzelce kaşıyabiliyorum...

Hem elimde kolayca tutabiliyorum...

Hem sağa sola vurabiliyorum...

Hem yemek yiyebiliyorum...

Bugün kaşığımı bırakmayacağımı kesin ve tiz bir sesle anneanneme ifade ettiğim için, çorbamı ve yoğurdumu bana tahta kaşığımla yedirdi.

Zafer benim ve tahta kaşığımındır :)


Bombili...


Cuma, Ekim 19, 2007

Memleket mandalinası, nefiiis...

Oğlum hayatının ilk mandalinasını bu sabah yedi.





Çarşamba, Ekim 17, 2007

Sorular ve cevaplar...

Evet hayatım belirli bir rutin içinde ilerliyor. Sabah oğluşu ananeye bırak, işe git. Akşam işten çık, ananeye git oğluşu al. Eve git oğluşu yıka, uyut. Kocayla yemek ye, tv izle ve uyu.

Bu durumdan çok mu memnunum?
Elbette hayır.

Bu durumdan şikayetçi miyim?
Elbette hayır. Herşey kuzum için.

Daha iyisi ne olabilir?
Bilmiyorum :(

Benim hayallerim birçok anne gibi "çocuğuma iyi bir gelecek" düzeyine mi indirgendi?
Önceliğim "o" benim.

Sırt çantasıyla dünya turu fikrine neden hayal düzeyinde bile olsa eşlik edemiyorum?
Bilmiyorum :(

İş-işsizlik, ev-evsizlik, sağlık, eğitim, çocuğum, ailem.....
Bu güvenlik arayışı, bu kontrol isteği beni dar bir alanda sıkıştırdı mı?

Gerçekten yapmak istediğim hiçbir şey kalmadı mı, yoksa gerçekleşmesi imkansıza yakın isteklerimi örttüm mü?
Yapmak istediğim şeyler var, imkan olursa yaparım ama yapamadıklarım için de dünyayı kendime dar etmem.

Sıkılıyor muyum?
Yoo, hayır. Oğlumun büyümesini izlemek bana müthiş bir heyecan veriyor. Bu küçük mucizeye hayranım.

Hayat hep böyle mi geçecek?
Bilmiyorum, bunu düşünmüyorum. Belki de düşünmekten kaçıyorum. Bunu da bilmiyorum.

En önemlisi bu durum tuhaf mı?
Yalnızca ben mi bu durumdayım?
Bir cevabı olan var mı?

Ne zaman uyuduk, ne zaman uyandık hiç hatırlamıyorum...

Oğlum hiç alışık olmadığım şeyler yapıyorsun. Dolayısı ile de karşılığında ne yapacağımı hemen bulamıyorum. Mesela 2 gün önce 7,5 aydır ilk kez kustun. Ve ben resmen panik oldum.
Bir süredir geceleri sürekli artan bir huzursuzluğun var. Anlam veremiyorum, tek ihtimal diş olabilir diye düşünüyorum ama henüz görünen birşey yok.
Ne güzel akşam 8'de uyuyorsun. Bana biraz zaman veriyorsun. Sonra saat 1'den sonra sürekli mızmızlandın, huzursz huzursuz yatakta döndün durdun. Sürekli kalkıp emziğini verdim, ben yatar yatmaz sen attın ve gene bağırmaya başladın. Yanına geldim, ninniler söyledim. Sen koluma tutunup kalkmaya çalıştın. Kucağıma aldım, salladım. Sen dikilip oyunlar oynamaya başladın. Gezmek istedin. Biliyorum her mızırdandığında yanına gelmememem lazım, kendi kendine uyumayı öğrenmen için. Deniyorum ama her zaman başarılı olamıyorum sanırım. Tam uyudu ne güzel dediğimde, üstünü örtmek için yanına geldiğimde yeniden uyandın.
Sonuç, sırtım tutulmuş. Yataktan pijama ile kalkmaktan üşütmüşüm, boğazlarım ağrıyor. Çıplak ayala dolaşmaktan karnımı üşütmüşüm, hem karnım ağrıyor, hem de midem bulanıyor. Ve acayip halsizim.
Bir de üstüne sabah 8'de uyanan baban, "ya uykumu hiç alamamışım" demez mi? Sinirlerim bir kalktı, hala yatışmadı.
Bunları şikayet olsun diye yazmıyorum elbette. Oyuncak bebek bakmıyoruz elbette, bunun hastalığı, dişi, uykusuzluğu olacak elbette... Daha ciddi şeyler olmasın da.
Yazıyorum çünkü arkamdan gelenler ve beni takip edenler var. En iyi ihtimalle nelerle karşılaşacaklarını bilsinler diye yazıyorum. Bir de uzaklardan seni takip edenler var. Onlar da küçük yaramazım neler yapıyor bilsinler diye yazıyorum.
En önemlisi de yıllar sonra, dönüp baktığımızda hatırlayıp, gülelim. Öpüşelim, koklaşalım, gülüşelim diye yazıyorum...

Cumartesi, Ekim 13, 2007

Faydalı araç gereçler

Geçen hafta sonu Poyraz'a sandalye yükseltici aldık. Mama sandalyesi anneannesinde, ne de olsa hafta içi orada yiyor yemeklerini. Hafta sonu için bir mama sandalyesi daha almak mantıklı gelmedi. Aşağıdaki gibi birşey aldık. İlerde dışarı gittiğimizde, yanımızda taşıyabileceğimiz birşey olsun istedik. 1 haftadır kullanıyoruz, çok memnunum.



Mothercare'in Kozyatağı'ndaki outletinden de aşağıdaki küvet aparatını aldım. Kendi başına tam oturamayan, otursa da düşme riski olan oğlumu bir türlü kendi başına yıkayamıyordum. Onunla birlikte küvete girip dizlerimin üzerinde yıkıyordum. Zaten küvetin içine oturtsam bile çok alçak olacağından benim için çok zor olacaktı. Bunu farkedenler aşağıdaki ürünü geliştirmişler. Küvetin iki yanına yaslanan ve daha yüksekte duran bir mini küvetcik.
Gerçekten ben de, oğlum da çok memnun kaldık. Tavsiye ederim.

Çok önemli bir bilgi

Armut suyu çok fena leke yapıyor ve sonra 60 derecede yıkayınca bile asla çıkmıyor. Simsiyah oldu oğlumun iki tişörtünün yakası :(
Elma suyu da leke yaparmış, haberiniz olsun.

Klavyemde kaç tane mikrop varmış biliyor musunuz?

2,157,120How Many Germs Live On Your Keyboard?

JustSayHi - A Free Dating Website

Pazartesi, Ekim 08, 2007

7 aylık çocuk menüsü

İlerde soran olursa kesin hatırlamam...

6.30 Kalkış ve biraz anne sütü
7.30 Kahvaltı (90 ml bebelac 2, 1 kibrit kutusu tuzsuz beyaz peynir, 1 tatlı kaşığı pekmez, 1 çay kaşığı tereyağı dönüşümlü olarak 1 yumurta sarısı veya 1 yemek kaşığı rondoda öğütülmüş ceviz ve ekmek içi)
8.30 – 10.00 uyku
11.00 meyve (1 elma ve 1 avuç siyah üzüm veya 1 armut ve yarım muz) kivi, ananas, havuç suyu ve mandalina suyu da vereceğim...
12.00 100 ml anne sütü
12.30 – 14.00 uyku
14.30 ¾ su bardağı Sebze püresi (kabak, patates, havuç, taze fasulye, ıspanak, barbunya, domates, balkabağı kombinasyonları) +soğan +sarımsak +kıyma (bazen)
veya
tarhana çorbası + ekmek içi
veya
domatesli şehriye çorbası
16.00 100 ml anne sütü
16.00 – 15.30 uyku
19.00 Gece maması 1 su bardağı (muhallebi veya tahıllı kaşık maması), bazen içine haşlanmış,ezilmiş kuru kayısı da koyuyorum.
20.00 Anne sütü ve uyku
04.00 anne sütü ve uykuya devam

Öğünlerden sonra bir miktar su veya bitki çayı da içiyor.

Cuma, Ekim 05, 2007

Oğlum bugün itibariyle tam 7 aylık yakışıklı bir delikanlıdır...

Not: En yakın tarihli resmimiz bu, 5 günde çok değişmedi :)

Mini bir albüm...



Yazın son günlerini gezerek değerlendiriyorum. Pazar gezilerine bayılıyorum :)



Kuduruk biriyim, saldırgan olabilirim ...


Bu da babamın paraşütünün koltuğu. Harnes diyolar. Pek de rahatmış.


Babamla kudurduk, kudurduk, yorulduk...


Motorum nerdeeee, serseriyim ben...





İstifa etiiimmm

Hayır tabii ki annelikten değil... O benim en uzun soluklu işim, o benim yaşama sebebim.
Ben işimden istifa ediyorum. Yine hayır, tabii ki piyango filan çıkmadı. Miras da kalmadı bir yerden. E deli de değilim.
İşimden istifa ediyorum çünkü oğluma daha yakın olabileceğim ve daha çok zaman ayırabileceğim başka bir yerde çalışmaya başlıyorum. Hani bana şans dilemenizi istemiştim ya, o bunun içindi işte.
"Niye bu kadar uzattın yahu, al tarafı iş değiştiriyorsun" dediğinizi duyar gibiyim. Ama işin aslı hiç de öyle değil. Burası benim dördüncü işyerim ve ben hiç istifa edemedim. İlk kez istifa ediyorum. İlk kez istifa mektubu yazdım. Bu sizin için küçük ama benim için büyük bir adım :)Dün sabah diğer taraftan kabul telefonu geldi. Düne kadar bu işin olmasını çok istiyordum. Ama kabul edildikten sonra içim buruldu. Aman neyse ya, iş olacağına varır. Bakalım hayat neler gösterecek. Umarım bu değişiklikten dolayı daha sonra pişman olmam.

Pazartesi, Ekim 01, 2007

Hoşgeldin mucize bebek! Hoşgeldin Güneş!



Bugün Güneş doğdu! Tuluğ ve Seçkin'in oğluşu, benim minik kuzum, oğlumun arkadaşı Güneş bu sabah 3.200 kg ve 51 cm doğdu. Pespembe, dünyalar tatlısı bir oğlancık. İlk birkaç saat solunumu düzenlenemediği için bizi korkutan, ama sonra normale dönüp meme, gaz, uyku üçgenine giren bir yaramaz kuzucuk.

Daha ilk hücreleri ile ne kadar mucize bir bebek olacağın belliydi. Birkaç günlük bir hücre topluluğu iken annen ameliyat oldu. Hem de yanıbaşında, annenin yumurtalığında kıyametler kopuyordu. Sen direndin. Annenin 5 kez kesilip dikilen karnı büyüdükçe, korktuk. Birşey olmasın diye dua ettik. Sen iyi asıldın hayata. Sonra daha doğumuna 2 ay varken, gelir gibi yaptın. Anneciğin seninle konuştu. Daha vaktin vardı, erken gelmen senin için herşeyi zorlaştırabilirdi. Annenin sözünü dinledin ve vatin gelene kadar bekledin.

Ve bugün doğdun Güneş'imiz...

İyi ki de doğdun...

Şansın bol, bahtın şen, yolun hep açık olsun....