Pazartesi, Mayıs 25, 2009

Geziyorum, görüyorum...

19 Mayıs tatilini haftasonu ile birleştirip 4 günlük bir gezi yaptık. İstikamet, Denizli Uzunpınar, babamızın köyü. Önce arabayla İzmir'e gidip babaanne ve dedyi aldık. Ordan ver elini köy...
Daha eve girmeden tarlaya uğrayıp büyük halayı gördük. Oğlum hemen duruma ayak uydurup kekik dibi çağalamaya başladı bile :)

Ertesi günü Pamukkale'deki termal aquaparkta geçirdik. Poyraz'ı havuzdan çıkarmaya çalışanın vay haline.


Hepsini resimleyemedim ama Poyraz bu tatilde bolca hayvanla oynama fırsatı buldu. Aşağıdaki resimdeki kaplumbağa bunlardan bir tanesi. Bunun dışında eşeğe bindi, kuzu sevdi, tavuk ve ördek kovaladı.


Uzunpınar dönüşü geçtiğimiz yollar gerçekten muhteşemdi. Tam da hayalimdeki köylerin, yemyeşil çayırların, gelincik tarlalarının ve çamla kaplı tepelerin arasından geçtik. O kadar büyülenmişim ki, resim bile çekemedim.


Aşağıdaki resimler Honaz Kasabasası yakınlarındaki Kaklık Mağarası'nda çekildi. Mağara bir dünya mirası olarak kabul ediliyor.



Bu resim de Honaz'a bağlı Yukarı Dağdere Köyü civarındaki Saklıgöl. Dağ yolundan epeyce tırmanarak ulaştık ama bence değdi, çok güzel bir minik gölcük. Ama ne yazık ki etrafında pet şişe ve meşrubat kutusu da bolca bulunuyor, gitmek isteyenlerin bilgisine...
(Şüleman Dedesi ve oğlum)




Babaanneyi ve dedeyi geri İzmir'e getirdik. Ertesi gün İstanbul'a doğru yola çıkacağız. Bir baktım televizyonda Ebru Şallı'nın pilates programı var. Benimki kanal değiştirmeme engel oldu ve 10 dakika kadar seyretti. Daha önce hiç pilates yapan görmemişti. Sonra ben eşyaları toplamaya başladım. Bir ara arkama dönüp baktığımda gördüğüm manzara aşağıdaki gibiydi.
Poyraz bir kurdele bulmuş, ayaklarının altına koymuş televizyonda gördüklerini aynen taklit ediyordu. Tıpkı Ebru Şallı gibi "hu, hu" diye nefes alıp vermeyi de unutmadan üstelik :)


Netice itibariyle gezimiz oldukça uzun ve yorucuydu. Büyük bir kısmı arabada geçti ama kafamız dinlendi ve gerçekten eğlendik. Yolculuğun en eğlenceli 2 anısı ise şöyle;
Giderken gece arabada uyuyan Poyraz'ın saat 02:00 gibi uyanıp, gözlerini bile açmadan "olmuyo, anne olmuyo. Arabada uyuyamıyorum" demesi.
Giderken ve gelirken neredeyse 1000 defa "komşu komşu, oğlun geldi mi?" diye başlayan tekerlemeyi karşılıklı olarak söylememiz. Binlerce versiyonu çıktı bu tekerlemenin yolculuk sırasında ve çok güldük.
Aşağıdaki kareler bu hafta sonuna ait. İlk kez vapura bindi ve çok hoşuna gitti. Ha bu arada saçlarını kestirdiğimizi söylemem gerek yok sanırım... Sorunca "traş abi saçımı kesti" diyor. Kavram kargaşası var ama sonuç ortada....

Dönüş yolculuğunda vapurda zenci bir aile, ellerinde de bir civciv vardı. Nasıl uzun uzun sevdi civcivi anlatamam.

Bu da haftasonu ev halimizden bir kare, baba hasta yatıyor. Herşey ortalıkta... Toplamak ne mümkün, en fazla 10 dakika sonra yine herşey dağılıyor. Büyük plastik IKEA kutularına bayılıyorum :)