Pazartesi, Mart 19, 2007

Doğum hikayemiz...




4 Mart Pazar sabahı çamaşır değiştirirken az bir miktar suyum geldi. Bacaklarımın arasından süzülenin idrar ya da başka birşey olmadığına emindim. Doktorumu aradım, "hemen hastaneye gidin, NST ile bir baksınlar. Bir de turnusollu ped versinler" dedi. Tonguç'un belki de ilk defa hazırladığı mükellef kahvaltı sofrasını bırakıp hastaneye gittik. NST çekildi, doğru düzgün sancı yok. Turnusollu ped verdiler, renk değişikliği olmadı. Çünkü gelen sıvı kurumuştu ve devamı da gelmedi.
Neyse öğleye doğru eve geldik ve kurt gibi acıkmış olarak bizi bekleyen kahvaltı sofrasına oturduk. Bu mesele üzerinde hiç durmadım, zira vakti gelince bebeğimin bana sağlam bir işaret vereceğinden hiç şüphem yoktu. Bütün gün evde keyif yaptık, yayılıp gazete filan okuduk. Akşam olunca babaanneyi de alıp Çiya'ya yemeğe gittik. Güzel yemekler yedik, kekik çayı içtik. Eve gelince 23 gibi yattım. Saat 01.30'da bol miktarda sıvının bacaklarımdan aşağı akmaya çalıştığını hissedip hemen yataktan fırladım ve o anda pijamamın altını tamamen ıslatan o şeffaf, berrak ve kokusuz ılık sıvı boşaldı. "Tamam" dedim, "İşaret bu". Tonguç'a seslendim. Beni görünce acayip panik oldu. Oysa ben son derece mutlu ve sakindim, hiç sancım yoktu. Hızlıca giyindim. Hastane çantamızı da aldık ve dışarı çıktık. Bu sırada Tonguç'un aradığı Buğra da arabayla geldi ve hastaneye gittik. Hemen ultrasonla baktılar, hala bir sürü suyum olduğunu gördüler. Oysa ben hepsi bitmiştir diye düşünmüştüm. Meğerse içerde dünya kadar su biriktirmişim. Muayenede ise rahim ağzının 2 cm kadar açıldığını söylediler. Yatışım yapıldı, arkadan iliklenen pembe hastane önlüğümü giydim. Sabah 6.30'a kadar uyur uyanık vaziyette bekledik. Bu arada 2 saatte bir NST'ye bağlandım. Sancı görünüyordu ama çok seyrekti. Ben ise hiçbir sancı hissetmiyordum. Sabah kardeşim geldi. Yapılan muayenemde rahim ağzının 3 cm olduğu söylendi. Neyse beklemeye devam ettim tabi. O kadar sakin ve heyecansızdım ki, ben bile kendime şaşırıyordum. Oysa saatler içinde hayatım değişecekti.
Gün içinde yavaş yavaş artan sancılar gelmeye başladı. Ama ben hamilelik yogasında öğrendiğim nefes teknikleri ile bu sancıları kolayca atlattığım için "hah bu da ne ki, ben bu doğumu kolayca yaparım" havasına girmiştim bile. Öğleden sonra doktorum geldi, muayene etti. Açılma hala 3 cm olunca moralim biraz bozuldu tabi. Akşam 18gibi, hastanede bana suni sancı vermeye çalıştılar. Kesinlikle reddettim. Bunu daha önce doktorumla konuşmuştuk ve suni sancının normal sancıdan çok daha fazla can yakan birşey olduğunu biliyordum. Üstelik suni sancıdan sonra normal doğuma girenlerin oranı sadece %20 imiş. Saat 19'de doktorum tekrar geldi. Muayene etti ve açılmanın 4 cm olduğunu görünce bana şu seçenekleri sundu. Ya hemen sezaryene girecektim. Ya sabaha kadar sancı çekip bekleyecektim ve açılmaya tekrar bakacaktı, ya da sadece 2 saat daha bekleyip, açılmanın gidişatına göre karar verecektik. Ben son seçeneği istedim. Moralim bozuldu, çünkü normal doğum yapabilmeyi çok istiyordum. En azından bir miktar daha şansımı zorlamak istedim. Bu arada aradan neredeyse 20 saat geçmiş olmasına rağmen hala zaman zaman suyum geliyordu. Bu da bebeğin başının doğum kanalına girmediğinin göstergesiydi.
Saat 19-21 arası işkence gibiydi. O kadar çok sancı çektim ki, nefes egzersizleri hiçbir işe yaramıyordu. Odada annem, kardeşim, kayınvalidem, Tonguç ve Tuğba dehşetli gözlerle beni seyrediyorlardı. Onlar mı daha komikti, ben mi daha acınasıydım hala karar veremiyorum :)
Saat 21'de doktorum geldi ve tekrar muayene etti. Ben en azından 7 cm filan açılma olmasını umuyordum o kadar sancıdan sonra. Doktor "hala 4 cm" diyince ağlamaya başladım. Moralim sıfıra indi, dayanacak halim kalmamıştı. "Lütfen bana narkoz verin ve bebeğimi çıkarın" dediğimi hatırlıyorum. Doktorun, benim ve ameliyat ekibinin hazırlanması için geçen yarım saatlik süre bana bir asır gibi geldi. Neyse beni aldılar, ameliyathaneye indirdiler. Ameliyat ekibi oldukça neşeli ve espiriliydi, ben de o kadar acıdan sonra bitmiş durumda idim ama çok sakindim. "Ne zaman narkoz vereceksiniz" diye sormamın hemen arkasından doktorumun bana "bay baay, iyi uykular" dediğini hatırlıyorum.
5 Mart Pazartesi akşamı saat 21.43'te oğlum dünyaya gelmiş. Beni odaya çıkardıklarında saat 22.15 filandı sanırım. Kendimdeydim, konuşulanları duyabiliyordum. Ama gözlerimi açamıyordum. Sadece "bebeğim nasıl" diye sorabildim. "Çok iyi" dediler. İkinci sorum ise kaç kilo olduğu idi :))
Aradan 10-15 dakika geçmeden 3,665 kg'lık ve 49 cm'lik oğlumu yanıma getirdiler. Yanak yanağa bir süre durduk. Sanki senelerdir ben bu miniğin annesiydim, o kadar tanıdık, o kadar sıcak yani. Ekstra hiçbir şey hissetmedim. Ben onu zaten çok seviyordum, hamileliğim boyunca hep sevdim. Bu arada odada bir bebeği net seçebiliyordum, bir de Anı'yı. Canım oğlum kardeşinin yanından hiç ayrılmadı.
Sonra gelen bir bebek hemşiresinin yardımı ile bebeğimi emzirmeye başladım. Biz gerçekten çoook uzun süredir tanışıyor olmalıydık. Bu bizim ilk karşılaşmamız değildi. O kadar doğaldı yani herşey. Yavaş yavaş odadaki insanları seçmeye başladım. Bütün arkadaşlarım, canlarım gelmişti. Gelemeyenler de sonraki gün bir bir geldiler zaten. Herkesle resim çektirdik. Herkese bir kez daha çok ama çok teşekkür ediyorum, bana güç verdiniz.
O gece beni yürüttüler. Asıl kritik olan gaz çıkarmammış, ama onun için ertesi akşama kadar beklemeleri gerekti :)
Çarşamba günü öğle saatlerinde hastaneden çıktık, Burçak bizi hastaneden geldi aldı. Artık evimizdeyiz. Bugün tam 2 haftalık bir kara kuzu olduk. Gittikçe birbirimizi daha iyi anlıyoruz. Ben 11 kilo verdim, oğlum hastaneden çıktıktan sonra 300 gr aldı, boyu 2 cm uzadı. İkimiz de iyiyiz anlayacağınız.
İyi dileklerini sunan herkese sevgilerimi iletiyorum. Gerçekten herkesin bu duyguyu yaşamasını dilerim...