Pazartesi, Mayıs 28, 2007

Bu rüya hiç bitmese...


Kuzumu kucağımdan hiç indirmesem...
İşe hiç başlamasam...
Kuzumun her gülücüğünü görebilsem...

Öyle şeker ki, gün geçtikçe daha da çok hareketleniyor. O gülücükleri beni öldürüyor, kendimi kaybediyorum. Ellerini yumruk yapıp ağzına sokmasına bayılıyorum. O minik tombik yumrukları ben de yemek istiyorum. Onları emerken evin öteki ucundan duyuluyor şapırtıları.
Uyurken onu seyretmeye bayılıyorum. Ne görüyorsa rüyasında, attığı çığlıklar, gülümsemesi beni çok eğlendiriyor.
Onu emzirmeye de bayılıyorum. Memeye saldırması, arada bir gözlerini gözlerime dikip gülümsemesi içimi eritiyor. İki eliyle iki yandan memeyi kavramasına, uykusu gelince tek koluyla gözlerini kapamasına bitiyorum.
Uykudan uyanınca burnunun ucunun ve yanaklarının kıpkırmızı olmasına, boncuk gözlerinin buğulu buğulu bakmasına da hastayım.

Her uykudan uyanışında onu ilk ben görsem...

Çok sağlıklı omadığını biliyorum ama şu anda her saniyesinde onun yanında olmak istiyorum. Babasının kucağında iken bile onu özlüyorum. Hatta kıskanıyorum :)

Canım oğlum iyi ki varsın, iyi ki doğurmuşum seni...

Pazar, Mayıs 13, 2007

İlk anneler günü hediyem pek boktan (!) oldu...

Bugün anneler günü, artık benim de kutlanacak kişi kategorisinde olacağım bir özel gün...
Büyük oğlum kocaman bir kırmızı karanfil demetiyle kutladı anneler günümü. Gözlerim doldu tabi... Biz de teyzemize ve anneannemize balkonumuzdaki güzel kokulu karanfillerle yaptığımız birer küçük demet hediye ettik. Anneannemiz sevinçten ağladı.
Küçük oğlum ise doğal olarak henüz hediye kavramından bir haber, başka işler karıştırmakla meşgul idi. Sabah gözümü açar açmaz becerdiği ilk iş ise gerçekten beni çok mutlu etti. Başka bir hediye alsaydım bu kadar sevinmezdim sanırım.
Kakasını yapmıştı :))
Evet yanlış okumadınız, kakasını yaptı... Hem de kendi başına. Geçen hafta 6 gün boyunca kakasını yapmayınca doktorun verdiği gliserin fitili ile barsaklarını boşaltmıştım. Bu o olaydan sonra yaptığı ilk kaka idi ve ben bir rahatsızlığı olmasından, tekrar fitil kullanmak zorunda kalacağımızdan çok korkuyordum. Neyse ki benim aslan oğlum bu işi kendi başına halleti de beni rahatlattı...
Şimdi uyuyor ve ben de bloguma yazma fırsatı buluyorum. Artık daha sık güncellemeye dikkat edeceğim. Sanırım hiç okuyucum yok ama olsun. Birgün bir okuyan çıkar elbette.

Perşembe, Mayıs 10, 2007

Boncuğum büyüyor...

İlk 2 ayı geride bıraktım. Geleneksel olarak 40 gün, bilimsel olarak 6 hafta denen süre gerçekten çok sancılı. Bebekle annenin hem birbirlerine, hem de yeni hayatlarına alışma süreci. Ve bu süreçte onları sadece birbirleri anlıyor.
Minnacık bir bebeğin kucağıma verilip, bu senin çocuğun denmesini hayatım boyunca hayal etmiş ve beklemiştim. Çok ama çok güzelmiş...
İşin 6 haftada atlatılan ama o 6 haftalık sürede yıpratan kısımlarına gelince, evden dışarı çıkamadığınız için kendinizi yarasa gibi hissediyorsunuz, emzirmekten göğüs uçları kanayacak kadar yara oluyor, uyku ve uyanıklık döngüsüne uyum sağlamak gerekiyor, ameliyat sonrası sancılar can sıkıyor...
Bir çoğunu unutmuşum bile :)) İnanın hepsi geçiyor. Şimdi 2 aylık ve uyuduğunda bile çok özlediğim bir bebikom var.
Hayatının 1. gününde pipiyi kestirdik,
5. gününde göbeği düştü,
20. günde ilk kez bebek arabası ile gezmeye çıkardık, kıyameti kopardı :))
23. günde tekrar bebek arabası ile çıktık, daha sakindi
25. günde kanguruyu denedim, koynumda uyudu kuzum...
40. günde evden dışarı çıkamadık çünkü amcamlar misafir geldi, ama sonra acısını çıkardık
46. günde arabayla İzmir'e gittik. Ayvalık, İzmir, Kuşadası, Çeşme gezdik. Tam 1700 km yol yaptık.
Doktorumuz aksini iddia etse de oğluşum ilk günlerinden beri gülücükler atıyor. Sosyal gülüş değilmiş, hıh!

Artık 2 ay, 5 günlük. Ve birbirimize çok alıştık. Gezip tozuyoruz boncuğumla.

Kulakları çınladı herhalde, uyandı kuzum. Uyansın tabi, karnı acıkmıştır onun. Emzirmek bu işin en sevdiğim tarafı kesinlikle. Öyle zevkli ki, gözlerimin içine bakarken ona hayat verebilmek...

Hiç işe dönesim yok. Günün en güzel saatlerini oğlumdan ayrı geçirmeye gönlüm razı olmuyor. Paranın gözü kör olsun.
(Tekrar uyudu galiba :))

Bu arada Gamze ve Tuluğ da oğluma erkek kardeş getireceklermiş. Basket takımı kuracağız onlardan.

Bu arada sevgili dostlarımızı da Ankara'ya uğurladık. Onu ayrı bir yazıda anlatacağım. Şimdi çok yorgunum. Bugün minnoşla hiç uyumadım. O da erkenden uyuyakaldı. Bakalım gece ne tür bir şenlik olacak :)

Çarşamba, Mayıs 02, 2007

Güncelleyeyim dedim ama...

20 gün olmuş son yazımı yazalı. Blogum sürekli aklımda ama sıpacık bana şöyle rahat bir zaman vermiyor ki :)
Geceleri sürekli kalkıp emzirdiğim için gündüzleri o uyuduğunda ben de uyuyorum. Uyumadığım zaman da ev işleri ile ilgileniyorum.
:)) Uyandı benim küçük dinazor. Müsadenizle...

Not: Yazacağım hiç merak etmeyin. İlk iki ayda neler yaşadık, tek tek paylaşacağım.
Bunun dışında can dostlarımız Özü ve Kıvanç, minik kelebekleri Deniz'i de alıp Ankara'ya yerleştiler. Dostluğumuzun hep süreceğini biliyorum ama uzakta olmak beni hüzünlendiriyor. İnsan bu kadar içten dostlukları kolay kolay kuramıyor çünkü. Umarım onlar için çok çok güzel olur herşey. Sizi tanımış olduğum için çok mutluyum.