Dün ben işteyken yuvadan öğretmeni aradı. İşte yeni yıl kutlaması yapılacakmış, hediye verilecekmiş filan. Onu haber vermek için. Ben de hazır aramışken birkaç şey sorayım dedim. İşte uyuyor mu? Bir problem var mı? Yemeklerini yiyor mu?
Ben yemek diyince Filiz Hanım hemen, “şey Özlem Hanım, acaba sabahları Poyraz’a kahvaltı ettirseniz nasıl olur?” dedi. Birden enseme bir ağrı saplandı. Bilenler bilir, benim Poyraz yuvaya başladığından beri en çok sıkıntı yaşadığım şey sabah kahvaltıları. Çünkü o kadar ağır yiyor ki, hemen hergün işe geç kalıyorum. İşe geç kalmanın stresi bir yandan, otoparkta yer kalmadığı için arabayı park etmek için mahalle aralarında yer aramanın sıkıntısı bir yandan... Üstelik bu stresle evden çıkarken mutlaka bir bağırışıyoruz. Bazen Poyraz ağlıyor, bazen ben. Tabi bütün günüm sıkıntılı geçiyor ondan sonra.
Aç bırakmaya da kıyamıyorum, zira tam hastalık mevsimi ve bağışıklık sistemini güçlü tutmaya çalışıyorum elimden geldiğince.
Neyse işte ben Filiz Hanım’ın bu sorusundan sonra saniyeler içinde bunları düşündüm ve “neden öyle dediniz” diyebildim sadece.
Sabah okula gittiğinde bir arkadaşının elinde poğaça görmüş ve acıklı bir ifadeyle “birazcık yiyebilir miyim?”demiş. Filiz öğretmeni bunu görünce “Poyraz’cım senin karnın mı aç, kahvaltı etmedin mi?” diye sorunca bizimkisi ne cevap verse beğenirdiniz?
“Hayır annem işe geç kalmamak için bana hiç kahvaltı ettirmiyor?”
Şimdi sizce ben bu çocuğu ne yapayım?