İlk 2 ayı geride bıraktım. Geleneksel olarak 40 gün, bilimsel olarak 6 hafta denen süre gerçekten çok sancılı. Bebekle annenin hem birbirlerine, hem de yeni hayatlarına alışma süreci. Ve bu süreçte onları sadece birbirleri anlıyor.
Minnacık bir bebeğin kucağıma verilip, bu senin çocuğun denmesini hayatım boyunca hayal etmiş ve beklemiştim. Çok ama çok güzelmiş...
İşin 6 haftada atlatılan ama o 6 haftalık sürede yıpratan kısımlarına gelince, evden dışarı çıkamadığınız için kendinizi yarasa gibi hissediyorsunuz, emzirmekten göğüs uçları kanayacak kadar yara oluyor, uyku ve uyanıklık döngüsüne uyum sağlamak gerekiyor, ameliyat sonrası sancılar can sıkıyor...
Bir çoğunu unutmuşum bile :)) İnanın hepsi geçiyor. Şimdi 2 aylık ve uyuduğunda bile çok özlediğim bir bebikom var.
Hayatının 1. gününde pipiyi kestirdik,
5. gününde göbeği düştü,
20. günde ilk kez bebek arabası ile gezmeye çıkardık, kıyameti kopardı :))
23. günde tekrar bebek arabası ile çıktık, daha sakindi
25. günde kanguruyu denedim, koynumda uyudu kuzum...
40. günde evden dışarı çıkamadık çünkü amcamlar misafir geldi, ama sonra acısını çıkardık
46. günde arabayla İzmir'e gittik. Ayvalık, İzmir, Kuşadası, Çeşme gezdik. Tam 1700 km yol yaptık.
Doktorumuz aksini iddia etse de oğluşum ilk günlerinden beri gülücükler atıyor. Sosyal gülüş değilmiş, hıh!
Artık 2 ay, 5 günlük. Ve birbirimize çok alıştık. Gezip tozuyoruz boncuğumla.
Kulakları çınladı herhalde, uyandı kuzum. Uyansın tabi, karnı acıkmıştır onun. Emzirmek bu işin en sevdiğim tarafı kesinlikle. Öyle zevkli ki, gözlerimin içine bakarken ona hayat verebilmek...
Hiç işe dönesim yok. Günün en güzel saatlerini oğlumdan ayrı geçirmeye gönlüm razı olmuyor. Paranın gözü kör olsun.
(Tekrar uyudu galiba :))
Bu arada Gamze ve Tuluğ da oğluma erkek kardeş getireceklermiş. Basket takımı kuracağız onlardan.
Bu arada sevgili dostlarımızı da Ankara'ya uğurladık. Onu ayrı bir yazıda anlatacağım. Şimdi çok yorgunum. Bugün minnoşla hiç uyumadım. O da erkenden uyuyakaldı. Bakalım gece ne tür bir şenlik olacak :)