Günlerim biraz daha hareketlenmeye başladı. Sanırım vakit yaklaşıyor. Bu sabah rahat bir geceden sonra saat 9 gibi uyandım. Ben mutfağı toparladım, bulaşık makinesini filan yerleştirdim. Tonguç da kahvaltıyı hazırladı. Tam pijamalarımı çıkartırken bacaklarımdan aşağı birkaç damla birşey süzüldüğünü hissettim. Rakı renginde, kokusuz, homojen bir sıvı. Bildiğim, daha önce gördüğüm türden birşey değildi. Herhalde suyum geldi diye düşünerek vekil doktorumu aradım. Bana hastaneye gidip turnusollu ped koymamı ve NST'ye girmemi söyledi. Kahvaltı masasını ortada bırakarak hastaneye gittik. Tahmin ettiğimden çok daha rahat ve soğukkanlı olmama ben bile şaştım doğrusu. Eve 3 kişi dönebilirdik.
Neyse hastanede turnusollu ped koydum ve NST'ye girdim. Turnusol gelen sıvının bazik amniyos sıvısı olup olmadığını anlamak içindi. Amniyos sıvısı ise turnusol kağıtları maviye dönecekti. Ama ne yazık ki benim başka suyum gelmedi. Sanırım oğlum küçük bir delik açtı içinde bulunduğu keseye.
NST sonucunda sancı çıktı ama ben hiçbir acı hissetmediğim ve daha fazla da su gelmediği için evimize geri döndük. Kurt gibi acıkmış olarak hemen kahvaltı sofrasına saldırdık. Tüm gün sancım olur mu, suyum gelir mi diye bekledim ama ne gelen var, ne de giden. Kasılmalar devam ediyor ama onun dışında bir numara yok. Poyraz da son 2 güne göre daha hareketli. Umarım bir sorun yoktur. Yarın tekrar NST çektireceğiz. Tabi sabahı bulabilirsek :))
Sanırım artık günler "akşamı bulabilir miyim, sabahı bekler mi" modunda geçecek bir süre.
Sanırım sancım olmamasından kaynaklı bir rahatlık ve heyecansızlık var üzerimde. Yani son derece sakin ve de soğukkanlıyım. Hatta özellikle annelerin aşırı ilgisi beni resmen yoruyor. Yanına terlik aldın mı, valize havlu koydun mu, hastaneye ziyarete gelenlere ikram etmek üzere şeker aldın mı... Mümkünse bir köşede sessizce doğurup eve gelmek istiyorum. Bu harika doğa olayının tadına vara vara yaşamak istiyorum. Yapmacıksız, adetsiz, hatır gönül olmadan ve belki de nezaketsiz.
Bu gece birden bire önce şimşek ve gökgürültüsü, ardından da sağanak bir yağmur başladı. İstanbul özlediği yağmura kavuşurken ben de özlediğim oğluma kavuşacak mıyım acaba? Oğlum sen misin bu gümbür gümbür gelen?
Bekleyip göreceğiz:) Herkese kocaman sevgiler...