Salı, Eylül 21, 2010

Eylül karması

İzmir'de bir bayram, arabayla yolculuk, referandum ve bayram sonrası çok yoğun bir iş haftası derken ben yine yazamadım. Neyse kısaca bir toparlama yapıp kendimi affetireyim bari.

İzmir'de çok güzel bir hava vardı. 9 Eyül akşamı yapılan fener alayı ve havai fişek gösterisi, bol bol denize girmek ve dönüşten bir gün önce yaptığımız hayvanat bahçesi gezisi Poyraz'ı mest etmeye yetti.

Poyraz artık tam 3,5 yaşında bazen lokum gibi, bazen huysuzluğun zirvesinde bir çocuk. Ayrıca da dili pabuç gibi derler ya, aynen öyle... Size son iki diyaloğumuzu yazayım da eğlenin biraz.

Dün akşam yemekte, birden gözleri kocaman açıldı. Belli aklına birden birşey geldi.
- Anne anne sana çok önemli birşey söyliim mi?
- Söyle oğlum
- Büyük küçükten büyükmüş, biliyor musun!
(Birkaç saniye anlamaya çalışan anne, sonunda kahkahayı patlatır)

Dün sabah arabayla okula bırakacağım sıpayı, birden birşey sordu;
- Anne hani bir kere biz arabanın lastiklerini tamire götürüyorduk, orda bir büyük bir küçük top vardı. Onların adı neydi?
- (O kadar gerçek bir senaryo ki, kesin ben gene unuttum) Hatırlayamadım annecim, biraz daha anlatır mısın?
- Hani sonra dönüşte Umut'u ziyarete gitmiştik, Umut hastaydı. O günden bahsediyorum işte...
- (Bu aralar hamilelik nedeniyle korkunç unutkanım zaten, bunu da unuttuğuma kesin eminim)
- Özür dilerim annecim ama gerçekten hatırlayamadım. Ne zaman oldu bu olay?
- Ya anne geçen gün rüyamda oldu ya
-(grrrrrr) Oğlum ben senin rüyanı nerden bileyim
- Nasıl bilmezsin anne, sen de ordaydın ya.....
- Ama, ama!!!!!

Bu şekilde hatırlayamadığım, seri halde ilerleyen daha yüzlerce diyalog vardır aramızda kesin.
Bu arada artık Poyraz'a resmen açıkladık bir kardeşi olacağını ve ultrason görüntülerini izlettirdik. "Meraba kardeşim", diyerek el salladı. Bakalım doğumdan sonra da bu kadar ilgili ve şefkatli olacak mı?

Aslında benim kaygım kardeş meselesinden daha öte. Poyraz bana o kadar düşkün ki, geçen hafta sonu parka gittik ve ben onunla oynamadığım için bütün gün kucağımda oturdu. Babasının bütün yaklaşma çabalarını sertçe geri çeviriyor. Sadece bazen geceleri babasının ona masal okumasına izin veriyor. Tabi bunda babasının onun huyuna gitmeye çalışmamasının da payı var ama, genel olarak bensiz birşey yapmak istemeyen bir çocuk. Bu acayip bir durum çünkü yaşıtları top oynarken o benimle oynamak istiyor. Ama topu da kollektif bir şekilde oynamıyor, o kendi topunu atıp tutacak. Ben de kendi topumu atıp tutacakmışım. Kısacası oyun oynamayı bilmiyor. Nerde yanlış yaptım diye düşündüm doğrusu. Sanırım biz onu biraz fazlaca eğledik. Biraz fazla isteklerine karşılık verdik. Bu durum kardeşi olduktan sonra nasıl bir boyut kazanacak tahmin edemiyorum. Çünkü yemeğini gayet güzel kendi başına yiyebiliyorken, 3 kaşık sonra sen yedir anne diyiveriyor. Nasıl davranmalıyım bilemiyorum açıkçası, umarım zamanla daha bağımsız bir çocuk olur. Onun iyiliği için valla, yoksa ben kucağımda sakince oturan bir çocuktan hiç rahatsız değilim inanın.

Kardeş meselesine gelince, bayram dönüşü doktor kontrolüm vardı. İkili test için ense kalınlığı filan ölçüldü, sonuçları bu akşam alacağım. Ama bebeğin cinsiyeti belli olmadı. O kadar hareketli bir çocuk ki, doktor önce kız dedi, sonra aaa yoksa erkek mi dedi. Neyse 30 Eylül'de tekrar kontrolüm var, orada belli olur herhalde. Gerçekten benim umurumda değil. İkisini de çok sevdim ben. Ama Poyraz'dan farklı hareketli bir çocuk olacağı kesin. Poyraz'ı hatırlıyorum da, böyle uzay boşluğundaki astronot gibi ağır çekimde hareket ederdi. Bu resmen kıpır kıpır.
Şu anda 15. haftanın içindeyim, aşırı unutkanlık ve yorgunluk dışında bir sıkıntım yok. Yorgunluğun sebebi de hamile olduğum halde, hamile değilmişim gibi yaşamaya devam etmeye çalışmam. Hafta sonu iki gün Poyraz'ın peşinden park bahçe koşturup bolca yürüyünce, üstüne düşük tansiyon ve kütük kafa nedeniyle 2 gün rapor almak kaçınılmaz oldu :)

Bu kadar yazı yeter, şimdi de fotolar...

İzmir Doğal Yaşam Parkı, Sasalı'da kurulmuş olan çok keyifli bir hayvanat bahçesi. Haziran'da gittiğimizde de gezmiştik ama hem kapanış saatine yakın gitmiştik, hem de hava çok sıcaktı. Etraflıca dolaşamamıştık. Bu sefer Poyraz kapıda dağıtılan haritayı aldı ve o bizi gezdirdi. Harita tam çocuklara göre hazırlanmış, resimlerle dolu nefis bir harita. Hatta o harita tıpkı bir kitap gibi arabada duruyor ve arada bir bakıp üzerinde konuşuyoruz.


İşte haritalı hayvanat bahçesi kaşifim
***


Gömlek de pek yakışmış oğluma, di mi?
***



Parkta bir çocuk hayvanat bahçesi kısmı var. Hayvanları tekmelemeyen, kafalarına taş atmayan (böylelerini gözümle gördüm de) çocuklar oldukça içeri alıp sevdiriyorlar. Poyraz'ım gerçekten bunu haketti ama.
***



Midilli'leri sevdi....
***



Cüce keçilerle oynaştı
***

Hatta bir cüce keçi kucağına tırmanıp onu yaladı bile
***
Sonra dışarda durup eşeği beklemeye başladı, amacı sevmekti
***
Ama eşek yanına yaklaşınca korkup vazgeçti :)
***

Pazar, Eylül 05, 2010

EMZİRME REFORMU MANİFESTOSU

Bu çalışmayı başlatan iki anneye sevgilerimi sunuyor ve onları destekliyorum. Detaylı bilgi için yandaki "Emzirme reformu gerekli" logosunu tıklayınız...

Anne sütü, bir bebeğin alabileceği en iyi besindir.
Dünya Sağlık Örgütü, bebeklerin ilk altı ay boyunca sadece anne sütüyle beslenmelerini, daha sonrasında ise ek gıdalarla desteklenerek en az iki sene boyunca emzirilmelerini önermektedir.
T.C. Sağlık Bakanlığı da Dünya Sağlık Örgütü’nün bu önerisini dikkate alarak “ilk altı ay sadece anne sütü” yaklaşımını benimsemektedir.
“İlk altı ay sadece anne sütü” yaklaşımının uygulanmasında ve annelerin bebeklerini istedikleri gibi emzirmeleri konusunda gerek iş hayatında, gerekse toplumsal hayatta sorunlar yaşanmaktadır. Şöyle ki:

İş Hayatında:

Çalışan annelerin yaşadığı sıkıntıların başında süt izninin gereği gibi kullanımı gelmektedir. Yasaya göre, bir yaşından küçük çocuğunu emzirmesi için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilen anne, bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır. Bu madde, iş yasasında teminat altında olmasına rağmen uygulamadan kaynaklı sorunlar yaşanmakta, çalışan anneler süt izinlerini hakları doğrultusunda kullanamamaktadır. Bu sorunlar iş yerinin bakanlık müfettişleri tarafından denetlenmesi ile düzeltilebilir.

Sağlık Bakanlığı’nın “ilk 6 ay sadece anne sütü” politikasıyla Çalışma Bakanlığı’nın çalışan annelere sağladığı 4 aylık doğum izni birbiriyle çelişmektedir. Birçok anne bebeği henüz iki-iki buçuk aylıkken çalışmaya geri dönmek durumunda kalmakta ve işyerinde sütünü gereği gibi sağamadığı için sütü azalarak kesilmektedir. Bu yanlışlık bir an önce giderilmeli, Çalışma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı’nın “ilk 6 ay sadece anne sütü” uygulamasını destekler hale getirilmelidir.

Ülkemizde doğum izni konusunda ciddi değişikliklere ihtiyaç vardır. Birçok çalışan anne doğumdan önce 8, doğumdan sonra 8 olmak üzere, toplamda 16 haftalık ücretli doğum izni kullanabilmekte, doğumdan önceki izninin beş haftasını doğum sonrasına aktarabildiği takdirde bile bebeği henüz gün boyu meme emmesi gereken durumda olmasına rağmen işe geri dönmek durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla oldukça yetersiz kalan hali hazırdaki doğumdan sonraki 8 haftalık ücretli doğum izni en az 6 aya çıkarılmalıdır.

Doğum sonrası ücretsiz izin konusunda özellikle de özel sektörde çalışan anneler zorluk yaşamakta, annenin ücretsiz izin isteğine kötü bakılmakta, hatta işten çıkarma sebebi olarak bile görülebilmektedir. Dolayısıyla ücretsiz izin konusunda da ciddi değişiklikler yapılmalı, doğum sonrası ücretsiz izin en az iki seneye çıkarılmalı ve özel sektör çalışanları da, kamu çalışanları gibi rahatlıkla ücretsiz izin kullanabilmelidir.

“Gebe Veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları Ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”, Madde 15’e göre, “yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 100-150 arası kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, bir yaşından küçük çocukların bırakılması ve bakılması ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok 250 metre uzaklıkta bir emzirme odasının kurulması zorunludur.” Yine aynı yönetmelik, “yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150 den çok kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması ve bakılması, emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine yakın bir yurdun kurulması”nın zorunlu olduğunu, yurt açma yükümlülüğünde olan işverenlerin yurt içinde anaokulu da açmak zorunda olduğunu belirtmektedir. Bu maddeler yürürlüğe konmalıdır.

Aynı yönetmeliğe göre, emziren işçi doğumu izleyen altı ay boyunca gece çalıştırılamaz. Yeni doğum yapmış işçinin doğumu izleyen sekiz haftalık süre sonunda, emziren işçinin ise, altı aylık süreden sonra gece çalışması yapmasının güvenlik ve sağlık açısından sakıncalı olduğunun hekim raporu ile belirlendiği dönem boyunca, gece çalıştırılamaz. Bu maddelere de uygulamada sadık kalınmalı, emziren anneler gece çalıştırılmamalı, vardiyalı çalışmaya zorlanmamalıdır.

Emziren anneler günde 7,5 saatten fazla çalıştırılmamalıdır. Bu, kanun gereği böyledir.

Hiçbir çalışan anneye çocuğunu emzirdiği ve süt izni kullandığı için işyerinde “mobbing” uygulanmamalıdır. Annenin süt iznini kullanacağı saatlere kasti olarak acil toplantılar, “o dakika bitirilmesi gereken işler” denk getirilmemelidir. Anne, fazla mesai yapması için zorlanmamalı, işini kaybetme tehdidiyle süt iznini kullanması engellenmemelidir.

Hiçbir çalışan anne emzirdiği için, süt iznini kullandığı için işinden çıkartılmamalıdır.

Çalışan bir annenin süt iznini kullanıyor olması performansının düşük olduğu anlamına getirilmemelidir. Annenin işyerinde bulunduğu saatlerdeki performansı, diğer çalışanların performans değerlendirme ölçütleri ile aynı doğrultuda, adil bir şekilde değerlendirilmelidir.
İşyerinde sütünü sağması gereken annenin ihtiyaçları (oda, buzdolabı vb.) karşılanmalı ve mahremiyetine saygı gösterilmelidir. Anne, tuvaletlerde ya da arşiv odalarında sütünü sağmak zorunda bırakılmamalıdır.

Toplumsal Hayatta:

Gebeler ve yeni anneler, emzirme hakkında yeterince bilgilendirilmelidir. Yeni annelerin, emzirme teknikleri konusundaki yetersiz bilgileri “sütüm yetmiyor” gibi endişelere yol açmakta, mama vermeye yatkın doktorlardan ve aile büyüklerinden gelen baskının da etkisiyle birçok bebek anne sütünden gereksiz yere mahrum kalarak mamayla beslenmektedir.

Emzirme, doğumdan sonra en kısa sürede başlamalıdır. Tıbbi bir engel yoksa, doğumundan sonraki ilk dakikalarda bebek annenin kucağına verilmeli ve doğumdan sonraki ilk yarım saat içinde emzirmenin başlaması sağlanmalıdır.

Her annenin bebeğini istediği sürece emzirme hakkı vardır. Hiçbir anneye çocuğu “meme emmek için fazla büyüdüğü için” mahalle baskısı yapılmamalı, anne ve bebek devamını istediği sürece bu bağın zorla kopartılması hiçbir şekilde talep edilmemelidir.

İsteyen her anne, parkta, sokakta, alışveriş merkezinde vs. bebeğini emzirebilmelidir. Hiçbir anneye ortalıkta emzirdiği için ayıp, yasak, ya da kötü bir şey yapıyormuş izlenimi verilmemelidir. Bebeğini emziren annenin memesi cinsel obje değildir.

Ortalıkta emzirmek istemeyen annenin mahremiyetine de saygı gösterilmelidir.

Çarşamba, Eylül 01, 2010

Çok güzel abi

Hamile olduğumu, bir kardeşi olacağını Poyraz'a resmen deklare etmedik henüz. Ama o ben daha hamile kalmadan önce bile "zaten" bir kardeşi olacağını düşünüyordu hep. Hiç aksini düşünmedi bile. Hep kardeşine göre plan yaptı. İşte küçülen kıyafetlerini kardeşi için ayırmamı istedi, ayakkabılarını kendisi kutuya koydu kardeşi için. Biz henüz bir açıklama yapmasak da, ortalıkta çok fazla bebek, kardeş ve doğum kelimesi geçtiği için bu konuya daha yakın bu günlerde. Şöyle soruları var mesela;

Arka bahçedeki mandalina ağaçları üzerindeki yeşil mandalinalarına bakıp; "anne, mandalinalar turuncu olunca kardeşim gelmiş olacak mı?"
Kardeşimi kucağıma alıp öpebilecek miyim?
Ben çok güzel bir abi olucam, di mi?

Ben de arada yoklama çekiyorum, kardeşin çok küçük doğacak seninle uzun bir süre oynayamayacak, bol bol ağlayacak,yine de onu sevecek misin filan diye. Her seferinde çok olumlu yanıtlar verdi ama işin gerçekliği ile karşılaşınca durum ne olur bilemiyorum tabi.

En son 2 gün önce sabah uyanıp; "anne ben rüyamda kardeşimi gördüm, küçücüktü ve çok tatlıydı"dedi. Daha ben bile rüya görmedim yahu :)
Ha bu arada oğlumun rüyasında kardeşi erkek imiş. Bakalım oğluma malum olacak mı :)