Koskocaaa 4,5 gün geçirdik kuzucumla, koyun koyuna. Öyle tatlı geldi ki bu tatil, ikimize de. Daha çok tatili olan 2008'i iple çekiyoruz :)
Canım oğlum artık çok daha hareketli, çok daha haşarat. Kaşla göz arasında öyle şeyler yapıyor ki, inanamazsınız.
Carrefour'da alışveriş yapıyorduk. Önce alışveriş arabasına oturdu. Sonra orda da sıkıldı, kucak istedi. Öyle tatlı istedi, öyle cilveler yaptı ki, babası eridi ve kucağına aldı. Bir kolunda oğlu, diğer elinde bebek arabası. Benim elimde içi dolu alışveriş arabası ve oğlumun eşyaları. Acayip komiktik. Bu halde raflara saldırmayı, ankesörlü telefonu aşağıya indirmeyi, kasadaki kredi kartı için şifre girilen aleti kurcalamayı başardı.
Yaptığı herşeyi öyle bir ciddiyetle yapıyor ki, sanırsınız nükleer araştırma yapıyor. Bayılıyorum o hallerine. Herşey onun için o kadar yeni ki, önünde keşfedeceği koskocaman bir dünya var.tek "Deli deli" diyerek tek elini sallıyor, bayılıyorum. Hele o deli deli derken dil bir pabuç dışarı çıkmıyor mu. Oğlumun anne, anane ve dede'den sonra deli demesi de cabası :)))
Dedesinin aldığı bir org var. Ona bayılıyor. Otomatik kaydedilmiş melodilerinden birini çalıyor tesadüfen tuşlara basarken. Sonra da başlıyor sallanıp alkışlamaya. O minik ellerin alkışlamasına da bitiyorum resmen.
Dedesinin aldığı bir org var. Ona bayılıyor. Otomatik kaydedilmiş melodilerinden birini çalıyor tesadüfen tuşlara basarken. Sonra da başlıyor sallanıp alkışlamaya. O minik ellerin alkışlamasına da bitiyorum resmen.
Oğlum tam bir ateşböceği. Nerede bir ışık kaynağı var, göz orada. Doğal olarak nesnelerden ilk lamba kelimesini öğrendi. Söylemiyor ama, nerede olursak olalım, "Lamba nerde oğlum?" dediğimizde tavandaki lambayı bulup gösteriyor.
Anneannemiz ve dedemiz tatilden döndü dönmesine ama ikisi de acayip hasta. Ateşler içinde yorgan döşek yatıyorlar. Dün teyzemiz oğluşa baktı ama bugün onun da işi vardı. Mecburen ben izin almak zorunda kaldım. Bu durumdan şikayetçi olduğumu söyleyemicem :)
Fırsattan istifade uzun süredir göremediğim Gamze ve oğlu Ali'ye ziyarete gittik. Ali büyümüş, çok şeker bir oğlancık olmuş. Onu severken Poyraz'ın benim dikkatimi çekmek için attığı çığlıkları ve kahkahaları görmeliydiniz. Gamze acayip eğlendi bu durumla. Canım oğlum büyümüş de annesini kıskanır olmuş.
Aşağıda ikisinin birlikte çekilmiş ilk resimleri var.
"Bırak oyuncağımı, bırak diyorum sana. Ağzına sokmasanaaaa...."
"Anne oyuncağımı yiyo Poyraz... Çok mutsuzum!!!"
Bugün ilk defa 4 ayak üstünde emekledi. Ama parke üstünde yine de komando sürünmesinden vazgeçemiyor. O haliyle bile, tutun şu yaramazı diye peşinden emekleyince pıtı pıtı kaçmaya çalışıyor. Ağzı kulaklarda ama, çok şeker.
Fotoğraf makinesine de özel bir ilgisi var. Ne zaman fotoğrafını çekmeye çalışsam en Clark Gable bakışıyla bakıyor, sonra da makineye atlıyor.
Yemek konusunda Başak'la bir tür iş paylaşımı yaptık. Ne kadar az miktarlarda yemek yaparsak yapalım yine de en az 4 günlük yemek çıkıyor. Biz de sırayla yemek yapıp, Poyraz ve Piraye'ye paylaştırıyoruz. Bir Başak pişiriyor, bir ben. Sütanne olamadık ama, "mama anne" olduk sanıyorum:)
Başak demişken, sadık bir okuyucum olduğunu öğrendiğim Mine'ye de sevgiler yolluyorum. Mine'cim sen de benim için bol bol chianti iç olur mu?
Dün Poyraz'a teyzesi bakarken, oğluma birtakım saç modelleri uygulayıp eğlenmiş. Doğrusu fotoğraflara bakınca ben de çok eğlendim. İşte oğlumun saç modelleri, artık duruma ve kıyafete göre saç modeli yapıp çıkacağız sokağa.
NOT: Bu yazıyı dün yazmıştım aslında ama evdeki internet bağlantımda sorun çıktığı için yayınlayamadım. Bugün işe geldim. Oğlumun yanında teyzesi var.