Bugün itibariyle artık normal hamilelik süresinin son iki haftasına girmiş bulunmaktayız. Doğumların %80'i bu iki hafta içinde oluyormuş. Bekleyip göreceğiz artık :)
Hazırlıklar büyük ölçüde tamamlandı. Yarın evde temizlik var, oğlumu temiz temiz karşılayayım istiyorum da.
Babaannemiz de geldi, bizimle birlikte bekliyor. Anlayacağınız şimdilik hayatım son derece sakin. Kalkıyorum, kahvaltı ediyorum. Biraz keyif, biraz iş yapıyorum. Sonra öğle şekerlemesi :) Kalkınca biraz dışarı çıkıyorum, yürüyüş ve ufak alışverişler için. Eve dönünce akşam yemeği hazırlıkları. Sonra babamız geliyor, yemek yiyoruz. Televizyon, gazete derken yatma vakti geliyor zaten.
Bakalım bu rutin daha ne kadar sürecek :)
Pazartesi, Şubat 26, 2007
Salı, Şubat 20, 2007
Doğum izninde ilk günüm
Neredeyse 1 hafta olmuş yazmayalı... Bir süre daha sık güncellerim ama sonra sanırım daha zor olacak blogumla ilgilenmem.
Bugün itibariyle doğum iznine ayrıldım. Yasalar en fazla 3 hafta kalana kadar çalışmama izin veriyorlar. Oysa ben ne kadar istiyordum daha çok çalışmayı :)))
Artık resmen beklemedeyim. 38. haftamıza da girmiş bulunuyoruz. Perşembe doktor kontrolü var. O zaman durum biraz daha netleşir ama dün rapor almak için Zeynepkamil Hastanesine gittiğimde ultrasonla baktılar. Bebek 3.200 kg ve 50 cm olmuş. Normal doğumu tehlikeye atmasın da sıpacık, 4 kilonun üstüne çıkıp :P
Ha bu arada 37. haftamı doldurduğum gün 32. haftadaki Sağlık Durum Raporunu aldığım hastaneye tekrar gittim. Sağlık karnesi ve vizite kağıdı ile. Önce doktor son adet tarihine göre 37. haftanın dolduğuna ikna oldu. Sonra da beni ultrasona yolladı. Ultrasonla bebeğin 37 haftalık olduğu kesinleşince de İşgörmezlik raporundan 2 kopya doldurup imzaladı. Onu başhekimlikte onaylattıktan sonra, hastanenin SSK bürosuna gittim. Oraya formlardan birini ve vizite kağıdımı verdim. Şimdi doğumdan sonra doğum belgesi ve raporun diğer kopyası ile gidip ne zamana kadar izinli olacağımı işleteceğim.
Sabah Tonguç'la birlikte uyandım, saat 8'de. Miskinlik yapsam daha yatardım ama kalktım. Kahraman Aile'si örneğinden çıkardığım sonuca göre uykusuzluğa alışmak lazım :P
Kahvaltımı ettim. Blogumu güncelleyip dışarı çıkıcam. Hava serin ama pırıl pırıl bir güneş var. En taze anne adayına bir uğrayıp laflarım birazcık sanırım. Çok kalabalık değilse pazarın kıyısından da geçmeyi planlıyorum. İşte böyle, vakit dolduracağım. Minnoş ne zaman teşrif edecek acaba?
Bugün itibariyle doğum iznine ayrıldım. Yasalar en fazla 3 hafta kalana kadar çalışmama izin veriyorlar. Oysa ben ne kadar istiyordum daha çok çalışmayı :)))
Artık resmen beklemedeyim. 38. haftamıza da girmiş bulunuyoruz. Perşembe doktor kontrolü var. O zaman durum biraz daha netleşir ama dün rapor almak için Zeynepkamil Hastanesine gittiğimde ultrasonla baktılar. Bebek 3.200 kg ve 50 cm olmuş. Normal doğumu tehlikeye atmasın da sıpacık, 4 kilonun üstüne çıkıp :P
Ha bu arada 37. haftamı doldurduğum gün 32. haftadaki Sağlık Durum Raporunu aldığım hastaneye tekrar gittim. Sağlık karnesi ve vizite kağıdı ile. Önce doktor son adet tarihine göre 37. haftanın dolduğuna ikna oldu. Sonra da beni ultrasona yolladı. Ultrasonla bebeğin 37 haftalık olduğu kesinleşince de İşgörmezlik raporundan 2 kopya doldurup imzaladı. Onu başhekimlikte onaylattıktan sonra, hastanenin SSK bürosuna gittim. Oraya formlardan birini ve vizite kağıdımı verdim. Şimdi doğumdan sonra doğum belgesi ve raporun diğer kopyası ile gidip ne zamana kadar izinli olacağımı işleteceğim.
Sabah Tonguç'la birlikte uyandım, saat 8'de. Miskinlik yapsam daha yatardım ama kalktım. Kahraman Aile'si örneğinden çıkardığım sonuca göre uykusuzluğa alışmak lazım :P
Kahvaltımı ettim. Blogumu güncelleyip dışarı çıkıcam. Hava serin ama pırıl pırıl bir güneş var. En taze anne adayına bir uğrayıp laflarım birazcık sanırım. Çok kalabalık değilse pazarın kıyısından da geçmeyi planlıyorum. İşte böyle, vakit dolduracağım. Minnoş ne zaman teşrif edecek acaba?
Çarşamba, Şubat 14, 2007
37. haftadayım. Neler yapamıyorum?
37. haftanın içindeyim. Bebekler 38. haftadan itibaren doğduklarında normal doğmuş sayılıyorlar. Yani haftaya pazartesiden sonra istediği zaman doğabilir. Tabi tercihim benim evde biraz dinlenmeme izin verdikten sonra gelmesi. Yine de sağlıklısı neyse öyle olsun tabi.
Geçen hafta çooook sevindiğim bir bebek haberi daha aldım. Şimdilik kim olduğunu açıklayamam ama gerçekten Poyraz'a kardeş geliyor diyebilirim.
Poyraz şu anda aşağıdaki resimdeki gibi, sadece başaşağı duruyor. Tahminim 3 kilo civarındadır. Haftaya perşembe doktora gidince öğrenicez tam ağırlığını filan.
Ben ise yaklaşık 14 kilo almış durumdayım. Çok fazla değil ama aldğım tüm kilolar göbeğimde olduğu için ağırlık merkezim ciddi anlamda değişti.
Artık,
- Bacaklarımı kapatarak oturamıyor, yürüyemiyorum
- Bacak bacak üstüne kesinlikle atamıyorum
- Öne doğru çok eğilemiyorum, düşecek gibi oluyorum
- Yürürken dik duramıyorum, arkaya kaykılıyorum ama geçen gün de arka üstü düşecektim neredeyse
- Bir yerden güç almadan yatakta dönemiyorum
- Giyinemiyorum, çünkü sıcak basıyooooo
- Çok fazla oturamıyorum, popo kemiklerim batıyor ve ayaklarım şişiyor
- Bir öğünde çok fazla yiyemiyorum, çünkü mideme baskı yapan birileri (!) nedeniyle kapasitesi azaldı
- Çok fazla dik oturamıyorum, sıpa hemen sıkıştım mesajı veriyor
- Biraz hareket ettikten sonra oturamıyorum, çünkü sıpacık hemen kalk gidelim demeye başlıyor. Resmen ittiriyor, bıraksam gidecek :)
- Yere bişey düşünce eğilip alamıyorum, şekilden şekile girerek kendi icat ettiğim yan çömelme hareketi ile alıyorum
Bunlar şimdilik aklıma gelenler. Doğum iznine çıkmama bugün dahil 3 gün kalmış olmasının tadını çıkarmaya çalışıyorum. Pazartesi, yani 37. haftamın dolduğu gün (36+7 de deniyor) hastaneye gidip raporumu alacağım. Ve dinlenmeye çekilip, enerji toplamaya çalışacağım.
Umarım minnoş da bunları biliyordur :P
Geçen hafta çooook sevindiğim bir bebek haberi daha aldım. Şimdilik kim olduğunu açıklayamam ama gerçekten Poyraz'a kardeş geliyor diyebilirim.
Poyraz şu anda aşağıdaki resimdeki gibi, sadece başaşağı duruyor. Tahminim 3 kilo civarındadır. Haftaya perşembe doktora gidince öğrenicez tam ağırlığını filan.
Ben ise yaklaşık 14 kilo almış durumdayım. Çok fazla değil ama aldğım tüm kilolar göbeğimde olduğu için ağırlık merkezim ciddi anlamda değişti.
Artık,
- Bacaklarımı kapatarak oturamıyor, yürüyemiyorum
- Bacak bacak üstüne kesinlikle atamıyorum
- Öne doğru çok eğilemiyorum, düşecek gibi oluyorum
- Yürürken dik duramıyorum, arkaya kaykılıyorum ama geçen gün de arka üstü düşecektim neredeyse
- Bir yerden güç almadan yatakta dönemiyorum
- Giyinemiyorum, çünkü sıcak basıyooooo
- Çok fazla oturamıyorum, popo kemiklerim batıyor ve ayaklarım şişiyor
- Bir öğünde çok fazla yiyemiyorum, çünkü mideme baskı yapan birileri (!) nedeniyle kapasitesi azaldı
- Çok fazla dik oturamıyorum, sıpa hemen sıkıştım mesajı veriyor
- Biraz hareket ettikten sonra oturamıyorum, çünkü sıpacık hemen kalk gidelim demeye başlıyor. Resmen ittiriyor, bıraksam gidecek :)
- Yere bişey düşünce eğilip alamıyorum, şekilden şekile girerek kendi icat ettiğim yan çömelme hareketi ile alıyorum
Bunlar şimdilik aklıma gelenler. Doğum iznine çıkmama bugün dahil 3 gün kalmış olmasının tadını çıkarmaya çalışıyorum. Pazartesi, yani 37. haftamın dolduğu gün (36+7 de deniyor) hastaneye gidip raporumu alacağım. Ve dinlenmeye çekilip, enerji toplamaya çalışacağım.
Umarım minnoş da bunları biliyordur :P
Pazartesi, Şubat 12, 2007
Komik hafta sonu ve son iş haftası
Günaydııın,
Hafta sonu İstanbul'da hava muhteşemdi. Sanki Nisan havası. Muhteşem diyorum ama bir süre daha yapmur yağmazsa yaz mevsimi de çöl havası şeklinde yaşanacak sanırım. Neyse Cumartesi günü tüm gün evdeydim, tembellik edip dışarı çıkmadım ve dinlendim. Oğlumun küçük beşiğini hazırladım. Çok sevimli oldu. Kenarlarına kurdeleyi de geçirince fotoğrafını çeker bloguma koyarım.
Pazar günü ise cumartesi yaptığım tembelliği yapmayıp, yürüyüş yapayım dedim. Çıktım dolaştım, kırmızı taç ve lacicert kurdele aldım. Anakucağını yumuşatmak için elyaf aldım. Akşam yemeği için balık aldım. En son da evde keyif yapmak için gazete aldım ve eve döndüm. Bu kadarcık yürümek bile beni oldukça yordu. Eve gidince balkon kapısını filan açayım da ev iyice havalansın dedim. Sonra balkona vuran güneşi görünce, biraz balkona oturayım dedim. Ev telefonunda Özü'nün beni aramış olduğunu görünce onu geri aradım ve Kıvanç'la konuşurken balkona çıktım. Özü uyuyormuş, Kıvanç da Deniz'i uyutmaya çalışıyormuş. Küçük cadı tam bir kucak prensesi olmuş meğer:))
Kıvanç'la konuştuktan sonra aldığım gazeteleri balkonda okumaya karar verdim. Gazete poşetini getirip balkon masasına koymuştum ki, balkon kapısı kapandı. O anda hatırladım ki, balkon kapısının balkon tarafındaki kolu çıkmıştı. Balkonda mahsur kaldım. Allahtan ev telefonu yanımda dedim ve işte olan Tonguç'u iş telefonundan aradım. "Buraya gelmen lazım" dedim, "Niye?" dedi veeeeee.... Telsiz telefonun şarjı bitti. Cep telefonları içerde. Ben 5. katta balkondayım. Sağda solda balkonda kimse yok. Neyse en azından Tonguç'a ulaştım, motora atlar gelir herhalde diye düşünerek panik yapmadım ve gazete okumaya başladım.
Aradan yarım saat geçti ama gelen giden olmayınca balkondan dışarı bakmaya başladım. Tanıdık birini görürsem Tonguç'u aratayım diye. Neyse ki bir komşumuzu gördüm. Ama 5. kattan aşağıya bağırarak derdimi anlatırken bütün mahalle hamile bir kadının balkonda mahsur kaldığını öğrendi tabi. Neyse bir süre sonra Tonguç'a ulaştı ve bennim balkonda mahsur kaldığımı söyledi. Tonguç yakınlardaymış zaten 5 dakika sonra geldi ve beni kurtardı. Kan ter içinde kalmıştı. Kapının koluna küfredip duruyordu. Sonra o işe geri döndü mecburen.
İşin Tonguç tarafı daha eğlenceli. Ben onu arayıp o kadarcık konuşabilince panik olmuş. Balkon kapısını da çoktan unuttuğu için benim balkonda mahsur kalmış olabileceğim aklına gelmemiş. Önce cepten bana ulaşmaya çalışmış. Ordan da ulaşamayınca iyice panik olmuş. Birkaç arkadaşı aramış, onlardan da sonuç alamamış. Motora atladığı gibi doğum yapmayı planladığım hastaneye gitmiş. Bu arada Mecidiyeköy'den Kadıköy'e de gelmiş olduğunu söylemem lazım. Hastanede beni sormuş. "Buraya Özlem Koç diye biri geldi mi, hamileydi, doğuracaktı" filan diye. Tam o sırada bizim komşunun telefonunu alınca rahatlamış ve eve gelmiş.
Tonguç'la son birkaç günde 2 kez papaz olduk da, bu durum benim özellikle hoşuma gitti. Yani ne yapsam da cezalandırsam desem, ancak bunu yapardım. Ama valla benim hiç suçum yok. :))))
Bu hafta 37. haftaya girdim. Ve de son iş haftasına. Önümüzdeki haftadan itibaren izinde olacağım. Mutluyum, heyecanlıyım, sabırsızım ve de korkuyorum....
Hafta sonu İstanbul'da hava muhteşemdi. Sanki Nisan havası. Muhteşem diyorum ama bir süre daha yapmur yağmazsa yaz mevsimi de çöl havası şeklinde yaşanacak sanırım. Neyse Cumartesi günü tüm gün evdeydim, tembellik edip dışarı çıkmadım ve dinlendim. Oğlumun küçük beşiğini hazırladım. Çok sevimli oldu. Kenarlarına kurdeleyi de geçirince fotoğrafını çeker bloguma koyarım.
Pazar günü ise cumartesi yaptığım tembelliği yapmayıp, yürüyüş yapayım dedim. Çıktım dolaştım, kırmızı taç ve lacicert kurdele aldım. Anakucağını yumuşatmak için elyaf aldım. Akşam yemeği için balık aldım. En son da evde keyif yapmak için gazete aldım ve eve döndüm. Bu kadarcık yürümek bile beni oldukça yordu. Eve gidince balkon kapısını filan açayım da ev iyice havalansın dedim. Sonra balkona vuran güneşi görünce, biraz balkona oturayım dedim. Ev telefonunda Özü'nün beni aramış olduğunu görünce onu geri aradım ve Kıvanç'la konuşurken balkona çıktım. Özü uyuyormuş, Kıvanç da Deniz'i uyutmaya çalışıyormuş. Küçük cadı tam bir kucak prensesi olmuş meğer:))
Kıvanç'la konuştuktan sonra aldığım gazeteleri balkonda okumaya karar verdim. Gazete poşetini getirip balkon masasına koymuştum ki, balkon kapısı kapandı. O anda hatırladım ki, balkon kapısının balkon tarafındaki kolu çıkmıştı. Balkonda mahsur kaldım. Allahtan ev telefonu yanımda dedim ve işte olan Tonguç'u iş telefonundan aradım. "Buraya gelmen lazım" dedim, "Niye?" dedi veeeeee.... Telsiz telefonun şarjı bitti. Cep telefonları içerde. Ben 5. katta balkondayım. Sağda solda balkonda kimse yok. Neyse en azından Tonguç'a ulaştım, motora atlar gelir herhalde diye düşünerek panik yapmadım ve gazete okumaya başladım.
Aradan yarım saat geçti ama gelen giden olmayınca balkondan dışarı bakmaya başladım. Tanıdık birini görürsem Tonguç'u aratayım diye. Neyse ki bir komşumuzu gördüm. Ama 5. kattan aşağıya bağırarak derdimi anlatırken bütün mahalle hamile bir kadının balkonda mahsur kaldığını öğrendi tabi. Neyse bir süre sonra Tonguç'a ulaştı ve bennim balkonda mahsur kaldığımı söyledi. Tonguç yakınlardaymış zaten 5 dakika sonra geldi ve beni kurtardı. Kan ter içinde kalmıştı. Kapının koluna küfredip duruyordu. Sonra o işe geri döndü mecburen.
İşin Tonguç tarafı daha eğlenceli. Ben onu arayıp o kadarcık konuşabilince panik olmuş. Balkon kapısını da çoktan unuttuğu için benim balkonda mahsur kalmış olabileceğim aklına gelmemiş. Önce cepten bana ulaşmaya çalışmış. Ordan da ulaşamayınca iyice panik olmuş. Birkaç arkadaşı aramış, onlardan da sonuç alamamış. Motora atladığı gibi doğum yapmayı planladığım hastaneye gitmiş. Bu arada Mecidiyeköy'den Kadıköy'e de gelmiş olduğunu söylemem lazım. Hastanede beni sormuş. "Buraya Özlem Koç diye biri geldi mi, hamileydi, doğuracaktı" filan diye. Tam o sırada bizim komşunun telefonunu alınca rahatlamış ve eve gelmiş.
Tonguç'la son birkaç günde 2 kez papaz olduk da, bu durum benim özellikle hoşuma gitti. Yani ne yapsam da cezalandırsam desem, ancak bunu yapardım. Ama valla benim hiç suçum yok. :))))
Bu hafta 37. haftaya girdim. Ve de son iş haftasına. Önümüzdeki haftadan itibaren izinde olacağım. Mutluyum, heyecanlıyım, sabırsızım ve de korkuyorum....
Pazartesi, Şubat 05, 2007
8 ay bittiiii...
Bugün itibariyle 8. ayımızı ve aynı zamanda 35. haftamızı doldurduk. Artık biraz daha kolay yorulur hale geldim. Ellerimdeki eklemler ağrıyor, eklem arasında sıvı birikmesi nedeniyle olurmuş bu. Ne tutsam düşürüyorum :)
Sanırım artık bebek inmeye başladı, kasıklarıma yaptığı baskı arttı. Ayaklarım da daha çok şişiyor. Hareketlerinde hemen hiç azalma yok, dün akşam bana kitap okutmadı sıpa :)
Neyse artık sadece 2 hafta daha çalışıp doğum iznine ayrılacağım. Sanırım dayanabilirim.
Cumartesi günü Kahraman ailesini ziyarete gittik. Gittiğimizde Deniz babasının kucağında yatıyor, Özlem ağlıyordu. Bu işte bir terslik var dedim. Neyse sonra mevzuyu anladım. Deniz'cik kolay kolay doymuyor, Özü'nün de sezeryan nedeniyle sütü gelmiyormuş. Sonuç; doymayan Deniz ağlıyor, Deniz ağlayınca mama veriliyor ve susuyor ama bu sefer de morali bozulan Özü ağlamaya başlıyor. Kıvanç da bir nu, bir onu teselli ediyor :)
Neyse sonra sorun halloldu. Meğerse ikisi de beni beklermiş :P
Ben gittim Deniz kızı uyudu.Özlem sakinleşti. Sonra Deniz uyanınca meme emmeye başladı. Özü'nün sütü bollaştı, rengi koyulaştı... Cadı kız memeden, memeye geçerken bile kıyameti kopartıyor ama en azından artık karnı doyuyor. Nasıl şeker, nasıl biblo bişey anlatamam. Anlatmam da zaten, nazar değmesin. Tahtaya vurun bakiim...
Artık ben de daha bir hevesle, heyecanla ve tatlı bir endişe ile oğlumu beklemeye başladım. Bunları Özü ile hiç konuşmamıştık, hiç planlamamıştık. Bakalım benim başıma ne tür süprizler gelecek :))
Sanırım artık bebek inmeye başladı, kasıklarıma yaptığı baskı arttı. Ayaklarım da daha çok şişiyor. Hareketlerinde hemen hiç azalma yok, dün akşam bana kitap okutmadı sıpa :)
Neyse artık sadece 2 hafta daha çalışıp doğum iznine ayrılacağım. Sanırım dayanabilirim.
Cumartesi günü Kahraman ailesini ziyarete gittik. Gittiğimizde Deniz babasının kucağında yatıyor, Özlem ağlıyordu. Bu işte bir terslik var dedim. Neyse sonra mevzuyu anladım. Deniz'cik kolay kolay doymuyor, Özü'nün de sezeryan nedeniyle sütü gelmiyormuş. Sonuç; doymayan Deniz ağlıyor, Deniz ağlayınca mama veriliyor ve susuyor ama bu sefer de morali bozulan Özü ağlamaya başlıyor. Kıvanç da bir nu, bir onu teselli ediyor :)
Neyse sonra sorun halloldu. Meğerse ikisi de beni beklermiş :P
Ben gittim Deniz kızı uyudu.Özlem sakinleşti. Sonra Deniz uyanınca meme emmeye başladı. Özü'nün sütü bollaştı, rengi koyulaştı... Cadı kız memeden, memeye geçerken bile kıyameti kopartıyor ama en azından artık karnı doyuyor. Nasıl şeker, nasıl biblo bişey anlatamam. Anlatmam da zaten, nazar değmesin. Tahtaya vurun bakiim...
Artık ben de daha bir hevesle, heyecanla ve tatlı bir endişe ile oğlumu beklemeye başladım. Bunları Özü ile hiç konuşmamıştık, hiç planlamamıştık. Bakalım benim başıma ne tür süprizler gelecek :))
Cuma, Şubat 02, 2007
Dalya
Bu blogumun yüzüncü yazısı. O kadar da verimsiz değilmişim canım :)
Dün akşam 35. hafta doktor kontrolümüz vardı. Önce NST çektirdik, sonra da doktorumuza gittik. Poyraz 2 kilo 537 gram olmuş, boyu da 46 cm. İlk defa yüzünü gösterdi oğlum bize. "Dudaklara bak" dedi, doktor amcamız ilk olarak. Sanırım dudakları babasına benzeyecek, ne güzel...
Durumumuz gayet iyi imiş, 22 Şubat'ta son rutin kontrolümüz var. O tarihten sonra istediği zaman gelebilirmiş. Bekliyoruz biz de:))
Kahraman ailesi tarafında ise tatlı bir savaş var. Deniz bebek annesinin sütüyle yetinemediği için bir türlü doymuyor. Özü de memeden kesilmesin diye çok fazla mama vermek istemiyor, ama sütü de hala yeterince gelmiyor. Özü ağlıyor, Deniz ağlıyor...
Canlarım benim, keşke elimden bişey gelse. Biraz daha sabır, işler yoluna girecek.
Biz de yarın son kalan bazı eksikleri tamamlamak üzere alışverişe çıkacağız. Ayrıca internetten doldurduğum bir anket sonucunda kazandığım "hamilelik yogası"nın ilk dersine gideceğim.
Haberleri size iletirim...
Dün akşam 35. hafta doktor kontrolümüz vardı. Önce NST çektirdik, sonra da doktorumuza gittik. Poyraz 2 kilo 537 gram olmuş, boyu da 46 cm. İlk defa yüzünü gösterdi oğlum bize. "Dudaklara bak" dedi, doktor amcamız ilk olarak. Sanırım dudakları babasına benzeyecek, ne güzel...
Durumumuz gayet iyi imiş, 22 Şubat'ta son rutin kontrolümüz var. O tarihten sonra istediği zaman gelebilirmiş. Bekliyoruz biz de:))
Kahraman ailesi tarafında ise tatlı bir savaş var. Deniz bebek annesinin sütüyle yetinemediği için bir türlü doymuyor. Özü de memeden kesilmesin diye çok fazla mama vermek istemiyor, ama sütü de hala yeterince gelmiyor. Özü ağlıyor, Deniz ağlıyor...
Canlarım benim, keşke elimden bişey gelse. Biraz daha sabır, işler yoluna girecek.
Biz de yarın son kalan bazı eksikleri tamamlamak üzere alışverişe çıkacağız. Ayrıca internetten doldurduğum bir anket sonucunda kazandığım "hamilelik yogası"nın ilk dersine gideceğim.
Haberleri size iletirim...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)