Pazar, Haziran 26, 2011
Izgara Bebek Tarifi
Orta boy bir bebek alınır, 3-4 aylıklar daha makbuldur zira daha küçükleri ele gelmez, daha büyükleri de kendi kendine döneceğinden ızgara için uygun değildir.
Bebek büyükçe bir yatağın ortasına yatırılır. Uykusu gelmiş, mızıklanmaya başlamış olduğu an tercih edilmelidir. Bebeğin yanına yatılır ve anne sütü verilmek suretiyle marine edilir. Marine işlemi süresince sessiz olunur. Baygın halde pişmeye bırakılan bebeğe pişirme süresince dokunulmaz. Yenmez, yanında yatılır. Kıpırdanmaya veya mıkırdanmaya başlayan bebek, her seferinde anne sütü ilave edilmek suretiyle ters yüz edilir. Takriben 2-2,5 saat sonra cin gibi gözlerle ve şahane bir gülücükle size bakmaya, ellerini ve bacaklarını hiç durmadan oynatmaya başlayan bebek pişmiş demektir. Ayaklarından başlayıp, gıdısına doğru yemeniz tavsiye edilir.
Afiyet olsun...
Bebek büyükçe bir yatağın ortasına yatırılır. Uykusu gelmiş, mızıklanmaya başlamış olduğu an tercih edilmelidir. Bebeğin yanına yatılır ve anne sütü verilmek suretiyle marine edilir. Marine işlemi süresince sessiz olunur. Baygın halde pişmeye bırakılan bebeğe pişirme süresince dokunulmaz. Yenmez, yanında yatılır. Kıpırdanmaya veya mıkırdanmaya başlayan bebek, her seferinde anne sütü ilave edilmek suretiyle ters yüz edilir. Takriben 2-2,5 saat sonra cin gibi gözlerle ve şahane bir gülücükle size bakmaya, ellerini ve bacaklarını hiç durmadan oynatmaya başlayan bebek pişmiş demektir. Ayaklarından başlayıp, gıdısına doğru yemeniz tavsiye edilir.
Afiyet olsun...
Salı, Haziran 21, 2011
2 çocuklu olmanın (şimdilik) en zor tarafı
2 çocuklu olmanın bence en zor tarafı, "kardeş kıskançlığı".
Önceki yazımda da biraz bahsetmiştim. Bu durum benim için ciddi bir kaygı sebebi olmaya devam ediyor. "Ne bekliyordun ki, hoşgeldin kardeşim deyip sorunsuz kabullenmesini mi?" diye soruyorum kendime. Hayır ama ne yapacağımı da bilemiyorum. Yani biliyorum tabi de, o iş o kadar kolay değil. Bir kere Poyraz biraz içine atan bir çocuk. Kardeşine hiç kötü davranmıyor ama davranışları çok değişti. Öğretmenleri durgunlaştığını söylüyorlar. Ben de buna aşırı şımarıklığı ekleyebilirim. Elimden geldiğince Poyraz'a vakit ayırmaya çalışıyorum. Ama kızın uyuduğu zamanlara ev işleri, yemek ..vs de sıkıştırmak zorunda kalıyorum. Poyraz'dan çalıyorum, Mira'dan çalıyorum ve bu nedenle vicdan azabı çekiyorum. Babamız evde, bu büyük şans. Ev işlerine, alışverişe ve Poyraz'ı gezdirmeye destek atıyor. Ama tüm bunlar Poyraz'a yetmiyor. Daha dün dışarı çıktığımızda, kucağa alınmak istedi. Biz de "kocaman çocuk oldun, yürüyebilirsin" dediğimizde, "ne kocaman çocuğu, ben daha küçücük bir oğlanım" diye cevap verince içim parçalandı. Kardeşi olunca birden büyümesini istedik ondan. Kucaktan kucağa gezen bir çocuk iken, tüm bu keyfi büyük oranda kardeşiyle paylaşmasını şart koştuk resmen.
Belki (ve umarım) Avşa tatili bu duruma biraz çare olur. Orada hem Poyraz'ın oynayabileceği ve ilgisini dağıtabileceği birçok şey olacak. Hem de benim bebeği satıp, Poyraz'la ilgilenmem için daha fazla olanağım. Ha sonrasında işe ve okula dönüşle bu süreç nasıl ilerler hiç kestiremiyorum.
Anlayacağınız 2. çocuk, yorgunluk, uykusuzluk filan hiç dert değil. Bence 2 çocuklu olmanın en zor tarafı, 2 çocuk arasında kalmak.
Önceki yazımda da biraz bahsetmiştim. Bu durum benim için ciddi bir kaygı sebebi olmaya devam ediyor. "Ne bekliyordun ki, hoşgeldin kardeşim deyip sorunsuz kabullenmesini mi?" diye soruyorum kendime. Hayır ama ne yapacağımı da bilemiyorum. Yani biliyorum tabi de, o iş o kadar kolay değil. Bir kere Poyraz biraz içine atan bir çocuk. Kardeşine hiç kötü davranmıyor ama davranışları çok değişti. Öğretmenleri durgunlaştığını söylüyorlar. Ben de buna aşırı şımarıklığı ekleyebilirim. Elimden geldiğince Poyraz'a vakit ayırmaya çalışıyorum. Ama kızın uyuduğu zamanlara ev işleri, yemek ..vs de sıkıştırmak zorunda kalıyorum. Poyraz'dan çalıyorum, Mira'dan çalıyorum ve bu nedenle vicdan azabı çekiyorum. Babamız evde, bu büyük şans. Ev işlerine, alışverişe ve Poyraz'ı gezdirmeye destek atıyor. Ama tüm bunlar Poyraz'a yetmiyor. Daha dün dışarı çıktığımızda, kucağa alınmak istedi. Biz de "kocaman çocuk oldun, yürüyebilirsin" dediğimizde, "ne kocaman çocuğu, ben daha küçücük bir oğlanım" diye cevap verince içim parçalandı. Kardeşi olunca birden büyümesini istedik ondan. Kucaktan kucağa gezen bir çocuk iken, tüm bu keyfi büyük oranda kardeşiyle paylaşmasını şart koştuk resmen.
Belki (ve umarım) Avşa tatili bu duruma biraz çare olur. Orada hem Poyraz'ın oynayabileceği ve ilgisini dağıtabileceği birçok şey olacak. Hem de benim bebeği satıp, Poyraz'la ilgilenmem için daha fazla olanağım. Ha sonrasında işe ve okula dönüşle bu süreç nasıl ilerler hiç kestiremiyorum.
Anlayacağınız 2. çocuk, yorgunluk, uykusuzluk filan hiç dert değil. Bence 2 çocuklu olmanın en zor tarafı, 2 çocuk arasında kalmak.
Perşembe, Haziran 16, 2011
Kıs-kanç-lık
Üstüne basa basa söylüyorum. Evet "Kıskançlık".
Oğlumun yaşadığı şey tam da bu. Yazmam lazım, bunlar keyifli olmasa da tarihe not olarak düşülmeli.
Bir süredir, Poyraz'da tuhaf haller olmaya başladı. Önceleri tarafımızca aşırı dikkat çekme isteği, abartılı davranışlar ve şımarıklık olarak yorumlanan davranışlar sergilemeye başladı. Biz anlamamakta veya konduramamakta ısrar edince, çocuğum açık açık söylemeye başladı;
"Sen artık beni sevmiyorsun, hep bana kızıyorsun, kardeşime hiç kızmıyorsun"
"Birgün kardeşimi evde bırakıp gezmeye çıkabilir miyiz?"
"Onu yere koy, neden hep kucağında gezdiriyorsun"
"Bir anlaşma yapalım, kardeşim ağlayınca bırak. Onu duymayalım"
"Kardeşim kucağında iken, beni de kucağında taşı"
"Okula gitmicem... (ağlayarak)"
Canım oğlum, sen de daha küçücüksün. Senden hızlıca büyümeni bekledik. Olgun davranmanı, hayatına senin onayın alınmaksızın giren bu ortağı sorunsuzca benimsemeni bekledik. Olmadı... Olamazdı zaten...
Bizim beklentimiz saçmaydı. Sen de daha ana kucağı arıyorsun. Hala birisi seninle oynasın istiyorsun. Ne anneni, ne de babanı paylaşmak istemiyorsun. Haklısın.. Seni çok seviyorum.
Elimden geleni yapacağım. Sen yine de çok ama çok tatlı bir abi oldun. Bunca şeye rağmen kardeşine zarar gelecek hiçbir şey yapmadın. Ona bakışın, dokunuşun herşeye değer. Kardeşinin de sana bakışı nasıl sevgi dolu.
Beraberce öğreneceksiniz kardeş olmayı. Kah severek, sevişerek, kah kıskanarak kavga ederek. Biz de sevinçle izleyeceğiz kardeş olmanızı. Sancısıyla, sevinciyle hayatta öğrenilebilecek en güzel duygulardan biri olan kardeşliği yaşamanızı.
Oğlumun yaşadığı şey tam da bu. Yazmam lazım, bunlar keyifli olmasa da tarihe not olarak düşülmeli.
Bir süredir, Poyraz'da tuhaf haller olmaya başladı. Önceleri tarafımızca aşırı dikkat çekme isteği, abartılı davranışlar ve şımarıklık olarak yorumlanan davranışlar sergilemeye başladı. Biz anlamamakta veya konduramamakta ısrar edince, çocuğum açık açık söylemeye başladı;
"Sen artık beni sevmiyorsun, hep bana kızıyorsun, kardeşime hiç kızmıyorsun"
"Birgün kardeşimi evde bırakıp gezmeye çıkabilir miyiz?"
"Onu yere koy, neden hep kucağında gezdiriyorsun"
"Bir anlaşma yapalım, kardeşim ağlayınca bırak. Onu duymayalım"
"Kardeşim kucağında iken, beni de kucağında taşı"
"Okula gitmicem... (ağlayarak)"
Canım oğlum, sen de daha küçücüksün. Senden hızlıca büyümeni bekledik. Olgun davranmanı, hayatına senin onayın alınmaksızın giren bu ortağı sorunsuzca benimsemeni bekledik. Olmadı... Olamazdı zaten...
Bizim beklentimiz saçmaydı. Sen de daha ana kucağı arıyorsun. Hala birisi seninle oynasın istiyorsun. Ne anneni, ne de babanı paylaşmak istemiyorsun. Haklısın.. Seni çok seviyorum.
Elimden geleni yapacağım. Sen yine de çok ama çok tatlı bir abi oldun. Bunca şeye rağmen kardeşine zarar gelecek hiçbir şey yapmadın. Ona bakışın, dokunuşun herşeye değer. Kardeşinin de sana bakışı nasıl sevgi dolu.
Beraberce öğreneceksiniz kardeş olmayı. Kah severek, sevişerek, kah kıskanarak kavga ederek. Biz de sevinçle izleyeceğiz kardeş olmanızı. Sancısıyla, sevinciyle hayatta öğrenilebilecek en güzel duygulardan biri olan kardeşliği yaşamanızı.
Cumartesi, Haziran 11, 2011
Mira 3 aylık
Perşembe günü kızım tam 3 ayını doldurdu. 60 cm, 6 kilo 150 gramlık bir minik lokum. Tam bir meme canavarı, ağzında meme (dikkat emzik değil, meme) olmazsa uyumuyor. Cin gibi bakıyor, yüzüstü yatarken kafayı 10 saniye kadar dimdik tutabiliyor. Hatta yüzüstü yatarken timsah modeliyle sürünerek 90 derece değiştirebiliyor yatış açısını. Kucağımızda gezerken kazara açık televizyon görürse boynu kopana kadar izlemeye çalışıyor. Kahkaha ve çığlık atabiliyor. Sanırım İzmir havası ona yaradı. Ay sonunda Avşa'ya gitmeyi planlıyoruz bu sefer anneanne yanına. Bakalım ordan dönüşte nasıl olacak.
Bu arada kız büyüyüp tatlandıkça, abimizin kıskançlık katsayısı artmaya başladı. Kardeşine yönelik birşey yok ama geçen sabah bana "anne sen artık beni sevmiyorsun. Hep bana kızıyorsun ama kardeşime hiç kızmıyorsun" dediğinde tehlike çanlarının çalmaya başladığını anladım. Bakalım gelen günler neler gösterecek?
Bu arada kız büyüyüp tatlandıkça, abimizin kıskançlık katsayısı artmaya başladı. Kardeşine yönelik birşey yok ama geçen sabah bana "anne sen artık beni sevmiyorsun. Hep bana kızıyorsun ama kardeşime hiç kızmıyorsun" dediğinde tehlike çanlarının çalmaya başladığını anladım. Bakalım gelen günler neler gösterecek?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)