Perşembe, Ekim 26, 2006

İşte gerçek bir sorun...


Tam da az önce gereksiz şeylerin çok sorun edilip, bizi mutsuz etmesinden bahsetmiştim değil mi?
Cuma günü Manyas Gölü'nde, salı günü de Gemlik'te olan 5.2'lik depremler unutmaya çalıştığımız bir kabusu hortlattı sanki. Unutmak yanlış olur tabi ama insan kafasında sürekli bir deprem beklentisi ile yaşayamıyor ki? Hangimiz biliyoruz yaşadığımız mekanların depreme ne derece dayanıklı olduğuunu ki... Ya da olası bir depreme nerede yakalanacağımız...
Az önce televizyonda bu konuda belki de en güvenilir bulduğum bilim insanı olan Naci Görür'ü izledim. "Bu 5.2'lik depremler Marmara Çanağı'nda oluşan çatlamalardır. Çanak kırılmak üzere, en fazla 30 yıl dayanır. Şu dakikadan itibaren her an 7.6'lık bir deprem olabilir" dedi. Tüm rsikli yapılar acilen güçlendirilmeliymiş. Başta da okullar ve hastaneler... Herkes kendi içini rahatlatmaya çalışıyor doğal olarak. Bizim oturduğumuz apartmanı İTÜ'deki bir profesör yapmış mesela, adam zamanın deprem uzmanlarındanmış filan. Karısı ve oğlu hala bu apartmanda hala ve hiçbir depremde evlerini terketmiyorlar. O derece güveniyorlar yani. Bu arada ev 30 senelik, yıpranmadan kimse bahsetmiyor.
Annemlerin ev kaya üstünde, hatta bodrumda o kayanın bir kısmı duruyor. Dinamitle bile patlatamadıkları için üstüne apartman dikmişler. O kadar sağlam (!) yani...
Peki ya işyeri? Oğlumun okulu? Alışveriş yaptığımız market? Yürüdüğümüz sokakların yanındaki binalar?
Sürekli teyakkuzda mı olacağız yani? Evde deprem çantası, kaçış senaryosu, televizyonda boy boy haritalar. Alışveriş merkezlerinde acil çıkışlara dikkat...
Oooof, of.... Oğlum seni görüp göremeyeceğimi bile bilmiyorum... Çok korkuyorum, çoook...

Hiç yorum yok: