Blogumu çok ihmal ettim biliyorum. Ama akşamları saat 9'a kadar oğlumla oynuyorum. O uyuduktan sonra da ancak evin ve kendimin işlerini halledebiliyorum. Ofiste de çok yoğun olduğum için yazamadım. Affedin :P
Hafta sonu cumartesi günü babamız yoktu zaten, tüm gün oğlumla başbaşaydık. Gezdik dolaştık. Hava da süperdi. Güneş'i görmeye gittik. Poyraz'ı sadece 2 hafta görmeyenler bile acayip değiştiğini söylüyorlar. Bence de öyle, hergün yeni bir maymunluk yapıyor çünkü.
Artık daha fazla ayağa kalkmaya başladı, farkına varmazsa birkaç saniye desteksiz ayakta da durabiliyor. Ama farkettiği anda oturuyor poposu üzerine. En sevdiğimiz oyuncak top, topla yatıp, topla kalkıyoruz. Top atıyoruz, top tutuyoruz :)
Acayip dillendi... Ama sadece canı isterse söylüyor. Günaydın dedi kendi dilince."üayı" gibi birşeydi. Papağan gibi taklit ediyor. Hoşuna giden kelimeleri cümle içinden seçip tekrar ediyor. Abi, hapşı (buna çok gülüyor), asla, ağaç, tak tak, pat pat, hadi, biiiiir, dö(r)t, ciciiii, psi psi, gaak.... bunlardan bazıları. Anne kelimesini hemen hemen sadece çok ihtiyacı olduğunda kullanıyor sıpa. Herşeyi anlıyor. Şampiyon diyince kollarını havaya kaldırıyor yumruklarını sıkarak.Bir müzik duyduğunda, 2 elini yumruk yapıp göbeğini ileri geri hareket ettirerek dans ediyor. Yüzündeki ifade öyle ciddi oluyor ki, gülmemek için kendimi zor tutuyorum.
Oğlumla aramdaki aşk gittikçe güçleniyor. Akşam uykusu geldiğinde, kafasını göğsüme yaslayıp uyuması yok mu... O an dünya dursun istiyorum işte...
Yeni resimlerini koyacağım, bana biraz daha zaman verin.
Hayatımı sorgulama dönemindeyim yine. Köşenin Delisi'ni okuduktan sonra iyice arttı bu sancım. Yazacağım merak etmeyin, bunu da yazacağım. Bu da bir tür doğum sancısı. Üstelik sezeryan da olmuyor, ya doğuracağım. Ya da....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder