Perşembe, Temmuz 24, 2008

1 ay olmuş...

Amma da uzatmışım arayı. Valla bazı gerekçelerim var (bahane de diyebilirsiniz). Ama bu blogumu bu kadar ihmal etmemi haklı çıkarmıyor tabi ki. Tam 2 aydır ofiste değildim. Yoğun bir projedeydim ve o kadar sıkıldım ki bu tempodan, eve gelince de bilgisayar görmek bile istemiyordum. Bu nedenle oğluşumun son vaziyetini sizinle paylaşamadım.

Oğluşum tam 82 cm boyunda, 11,5 kilo ağırlığında 16,5 aylık bir maymun oldu. Boyu uzadı ama yaz aylarıyla beraber iştahı azaldığından pek kilo almadı. Yine de mıncıklanası bir göbeği var hala.

Çok maymun olduğu kesin. Herşeyi taklit etmeye çalışıyor. Hatta ağaçları, rüzgarı ve kedileri de :) Her söylediğimi söylemeye çalışıyor. En sevdiğimiz ve sık kullandığımız kelime "atta". Akşam eve gittiğimde üstümü çıkarmama bile izin vermeden kucağıma atlıyor ve "attaaaaa" diye bağırmaya başlıyor. Kpıdan çıkarken mutlaka kullandığı ikinci kelime ise "paapaa", yani "parka". "Ne yapacaksın parkta?" diye sorduğumda verdiği cevap şu; "daaaa, daaaa, daaa" Yani sallanacakmış. Bunun dışında kullanmasını en çok sevdiğim kelime" kapmbaa" yani kaplumbağa. Öyle tatlı söylüyor ki...
2 kelimelik cümleler kuruyor. Baba ditti, abi eeee (uyuyor), anne mama, dot paaaat, (topum düştü).... gibi.
Montessori metodunun son konusu Müzik idi galiba. Bu aralar tam bir naynay (müzik) sevdalısı olduk. Her tıngırtı duyduğunda dans etmeye başlıyor. Daha gülmekten kameraya çekmeyi başaramadım ama, dans ederken suratındaki ifadeyi görseniz beni anlarsınız. Sanki dünyanın en ciddi işi yapılıyor o anda. Evde, arabada hep naynay çalınsın istiyor. Ben de bu durumu sonuna kadar destekliyor ve değişik tarzlarda müzikler dinletmeye çalışıyorum.

Hala bana çok düşkün. Sabah ilk ben çıkıyorum evden ve arkamdan kıyamet kopuyor.
Bebekleri anne-baba yanında yatrımaya tamamen karşı olan ben, sabaha karşı uyanma belirtileri gösterdiğinde, kuzuyu aramıza almaya ve onu koklaya koklaya birazcık daha oynamaya bayılıyorum. Üstelik onun o güzel gülücükle anne diyişiyle uyanmayı hiçbir şeye değişmem.
Yazınca özlemim depreşti, işten çıkmaya da daha 1 saat var.
Neyse durum, vaziyet budur...
Yakında yeni resimlerini de ekleyeceğim.
Çok yakında, söz.....

3 yorum:

neptuneptun dedi ki...

Özlem yorumuna cevabı buraya yazsam kızmazlar bana di mi? Senin blogun şükürler olsun ki yazdığım kadar değil, öyle olsa asla sana bir yorum yazıp da izimi belli edemezdim:)) ben de gördüğün gibi her telden takılıyorum, zaten tanıdığım üç beş kişi de okuyor, böyle geçinip gidiyoruz işte... bu arada oğlun harbi tatlı bir şey, sana da annelik filan çok yakışmış. öpüyorum

Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

ben birkaç saat sokağa çıktığımda bile özlüyorum oğlumu. bütün gün işte olmak ne kadar zordur kimbilir. allah yardımcın olsun

Açalya dedi ki...

asagidaki saclari kesilmis haline bayildim, tam oglan olmus! bir de iyice dillenmis ne guzel. Sabah uyandiklarinda ne kadar guleryuzlu oluyorlar degil mi? Canim ya arkandan kiyametleri koparmasi icimi burktu.