Az önceki yazımda atladığım iki inci daha...
Bizden 1 yaş küçük arkadaşımız İpek yeni yeni konuşmaya başladı. Hoşuna giden her kelimeyi söylüyor, özellikle de hayvan isimlerini...
İlk kullandığı kelime "tediiii" idi. Poyraz çok eğleniyordu onun tedi demesiyle (bak bak bak, adam oldu da kendinden küçüklerle eğleniyor).
Sonra İpek "kaygaaa" da demeye başladı.
Geçenlerde parkta İpek sallanıyorken, Poyraz da etrafta oynuyordu. İpek havada uçan kuşu görünce parmağını uzatıp "Kaygaaa" dedi. Poyraz döndü ve güldü, sonra da "İpet bi de tedi desene" dedi. Biz ona şunu söyle, bunu söyle diyoruz ya hoşumuza gittiği için. Zibidi aynısını İpek'e yaptı. Çok güldük tabi, küçük adamım benim.
İkinci inci de şöyle; Geçen hafta ateşliydi, birkaç gün düşmeyince doktora gitmeye karar verdik. Arabada Poyraz arkada, ben ve ablası önde oturuyoruz.
Poyraz: Anneee burnumda diten var (Sümükdemeyi bilmiyor, kuruyup battığı için de adını diken koydu)
Ben: Tamam annecim şimdi inicez, ben inince temizlerim burnunu. Diken kalmaz
5 saniye suskunluk...
Poyraz: Tamam anne, deret talmadı (gerek kalmadı), ben diteni yedim...
Ben ve ablası: Neeeee.....?
İşte böyle, hergün onlarca inci içinden hatırladıklarım bunlar...
Devamı geldikçe yazarım, yoksa çok çabuk unutuluyor...
15 sene sonra utanır mı, eğlenir mi acaba bu yazdıklarımdan :)
Çarşamba, Temmuz 29, 2009
Oğlumdan son inciler
İnci 1
Manavın önünden geçerken üzüm istedi. Ben bir yandan üzüm seçiyorum, bir yandan manavla konuşuyorum filan...
Poyraz arabasında sabitlenmiş bir halde bir yere bakıyor ve "ama yanlış yere koymuşlaaar" diyor. Ben de "he he oğlum" geçiştiriyorum.
Sonra tekrar "anne ama yanlış yere koymuşlaaar" diyor, ben gene "tamam oğlum" filan diye geçiştiriyorum.
En son artık dayanamadı ve daha yüksek bir sesle "anne sana yanlış yere koymuşlar diyorum anlamadın mı" diyince döndüm ve gösterdiği yere baktım...
Kocaman bir karpuz tezgahı ve karpuzların arasında tek bir kavun...
Evet yanlış yere koymuşlar benim dikkatli oğlum :)))
***
İnci 2
Gece sabaha karşı 3..
Annee diye beni çağırdı, yanına gittim. Gözler kapalı bir halde;
- Benim temanım nerdeee?
- Oğlum senin kemanın yok ki...
- (gözler hala kapalı) Üüüüü benim neden temanım yooot...
- Annecim ben sana yarın keman alırım (sussun ve uyusun istiyorum)
- Hayııır, bana teman almaaa, ben temandan çot tortarım... (çok korkarmış...)
- Ben sana su veriim annecim, sen sapıttın...
Suyunu içti ve uyudu :)
***
İnci 3
Gözlerini kocaman açar, boynunu büker ve en şirin ses tonuyla dudaklarını büzerek
Annecim lüften ben çucaaana alır mısın?
Anne tabii ki dayanamaz ve kucağına alır...
İki minik eliyle yüzümü avuçlarının arasına alarak;
- bak annecim benim arabamı hep babam sürse ve sen hep beni çucaana alsan daha güzel olmaz mı?
Manavın önünden geçerken üzüm istedi. Ben bir yandan üzüm seçiyorum, bir yandan manavla konuşuyorum filan...
Poyraz arabasında sabitlenmiş bir halde bir yere bakıyor ve "ama yanlış yere koymuşlaaar" diyor. Ben de "he he oğlum" geçiştiriyorum.
Sonra tekrar "anne ama yanlış yere koymuşlaaar" diyor, ben gene "tamam oğlum" filan diye geçiştiriyorum.
En son artık dayanamadı ve daha yüksek bir sesle "anne sana yanlış yere koymuşlar diyorum anlamadın mı" diyince döndüm ve gösterdiği yere baktım...
Kocaman bir karpuz tezgahı ve karpuzların arasında tek bir kavun...
Evet yanlış yere koymuşlar benim dikkatli oğlum :)))
***
İnci 2
Gece sabaha karşı 3..
Annee diye beni çağırdı, yanına gittim. Gözler kapalı bir halde;
- Benim temanım nerdeee?
- Oğlum senin kemanın yok ki...
- (gözler hala kapalı) Üüüüü benim neden temanım yooot...
- Annecim ben sana yarın keman alırım (sussun ve uyusun istiyorum)
- Hayııır, bana teman almaaa, ben temandan çot tortarım... (çok korkarmış...)
- Ben sana su veriim annecim, sen sapıttın...
Suyunu içti ve uyudu :)
***
İnci 3
Gözlerini kocaman açar, boynunu büker ve en şirin ses tonuyla dudaklarını büzerek
Annecim lüften ben çucaaana alır mısın?
Anne tabii ki dayanamaz ve kucağına alır...
İki minik eliyle yüzümü avuçlarının arasına alarak;
- bak annecim benim arabamı hep babam sürse ve sen hep beni çucaana alsan daha güzel olmaz mı?
Salı, Temmuz 21, 2009
1 yaş daha büyüdüm
Yaşlandım demiyorum farkındaysanız, büyüdüm... Tamı tamına 34 yaşındayım geçtiğimiz pazar itibariyle. Komik bir yaş, henüz yolun yarısına gelmemiş ama sadece 1 sene kalmış bir ruh hali...
Neyse kocamın espirisi de kayda değerdi, yazmadan geçmeyeyim. Kendisini güneşin altında 10 kez seslenerek uyandıramayınca, Anı'nın eline 1 şişe soğuk su vererek uyandırılmasını sağlayınca çok kızdı tabi :) Bu kızgınlığını da "seni bozdurup 2 tane 17'lik alıcam" diye dile getirince çok güldüm. Niye mi güldüm? Ayol 2 17'lik ediyorum daha ne isteyeyim...
Ben aslında birkaç hafta önce daha yaşlanmış hissetmiştim kendimi. Hiçbir fanatik hayranlığım, posterini duvarıma asmışlığım olmamasına rağmen Maykıl Ceksın'ın ölümü beni sarstı. Yani gençliğimden kalma bir parça gitti resmen...
Neyse netice itibariyle 1 yaş daha büyüdüm, kutlu mutlu filan olsun işte...
Hafta sonu Avşa'ya "anane ve dede ve abiye" gittik. 3,5 saatlik bir denizotobüsü yolculuğunu da gezerek, insanlarla oynaşarak, yeni arkadaşlar bularak başarıyla geçirdik.
Hepi topu 2 güncük kalacağımız için kahvaltıdan sonra denize koşmak suretiyle bolca enerji harcadık. Hatta o kadar ki, pazar akşamı eve döndüğümüzde üçümüzün de resmen leşi çıkmıştı. Üstüne bir de hafta sonu havanın sıcaklığı, çatısı olmayan evimizin günün tüm sıcağını gece boyunca içerde hapsetmesi eklenince oldukça yorucu bir haftasonu olduğunu söyleyebilirim.
Dönüş yolculuğu sırasında Poyraz daha önce hiç görmediğim bir tavır sergiledi, ki ben buna "yolculuk arsızlığı" adını verdim. Herkesin ikram ettiği yiyeceği aldı ve almakla yetinmeyip yedi :) En çok Biskrem'i sevdi, çünkü ben ona daha eline alır almaz; "annecim bak bu süprizli bisküvi. Tatlı çocukların bisküvisinden çikolata çıkıyor" dedim. İçinden çikolata çıknca yüzünde oluşan gülümsemeyi görmeliydiniz. Tabi bu gaz sadece 2 bisküvi boyunca yetti, sonra yeni tatlara koştu doğal olarak. Üzümlü kek, biskrem, antep fıstığı kaplamalı cezerye, limonlu gazoz ve altın başak bisküvi. Nasıl kusmadı anlamadım...
Hafta sonu resimlerini koymadan önce oğlumun son incilerini de yazayım;
- Uuuu bu denizde ne kadar donus var, eeee ne kadar dosun var, eeee ne kadar yosun var. Oh beee... (söyleyene kadar uğraştı ve başardı)
-Babası: oğlum bak tara sinet
Poyraz: Ya baba saçmalama o tara sinet diil, tara sinet... (konuşamıyor olabilir ama sağır değil)
-Anne ben tırlarda tostum, tostum... (kırlarda koştum, koştum)
-Eeee sonra ne oldu?
- Mamanın içine düstüm (kahkahalarla gülüyor, bu da onun komikliği)
Kova, kürek, midye kabukları ve toprak; var mı daha güzel bir oyuncak :)
***
Denizden yeni çıktım, güneşleniyorum. Arkadan anane gözetimi altındayım, farketmedim sanmayın...
***
Dedemin bahçe hortumunu ele geçirdim ve heryeri, herkesi kahkahalar ile ıslattım. Annem kızmasın diye böyle mahçup bakıyorum, yoksa çok eğlendim yani :)
***
Sonunda annem yapacağını yaptı ve beni çay bahçesi masasında da uyuttu. Gitti bütün karizma.
***
Ben denize girmeye gerçekten bayılıyorum, annem sürekli ağzını kapa su yutacaksın diyor ama, ağzımı kapatarak kahkaha ve eğlenceli çığlıklar atamam ki...
***
Ertesi gün annem beni en azından minder üstünde uyuttu, masa üstünde değil. Ananem yine gözetimde ama, annem yüzsün diye bu sefer.
***
"hey amigos..."
***
"İşte benim sevgili ananem ve dedem..."
***
"Kendi valizimi kendim taşırım tamam mı? İmza: Cep Herkülü"
***
"Tamam annecim bir daha salyangozların tadına bakmicam, söz..."
***
"İşte dünyanın en yakışıklı abisi, benim Anı abim..."
***
Cuma, Temmuz 10, 2009
Tatil çabuk bitti, hiçbir şey anlamadık ..
Bu seneki geleneksel Kahramanlar-Koçlar yaz tatilini de tamamlamış bulunmaktayız. Kahraman ailesi ve Koç ailesi olarak 10 günlük bir mesai ve ateşli tartışmalar sonucunda mutabık kalarak karar verdiğimiz otelimizden, otelin denizinden ve otelin lokasyonundan dolayı "ne de güzel bir tatildi" diyemeyeceğimiz bir tatili yapmış olduk...
Otelimiz genel itibariyle güzel ama küçük işletme hesapları nedeniyle otelcilik anlamında başarısız bir oteldi. Cam bardakta çay içebilmek için lobiye hapsolmak zorunda kaldık. Akşamdan kalma süngerleşmiş salatalık ve domatesleri kahvaltıda yedik. Denizi çok dalgalı ve taşlıydı, çocuklar için hiç uygun değildi. Az sayıda eleman nedeniyle hem o elemanlar, hem de biz 1 bardak birşey içebilmek için ter dökmek zorunda kaldık.
Kısacası Latanya Beach Resort bizim için yanlış bir tercih oldu. Sanırım bu yıl itibariyle de tatil köyü defterini kapatmış oluruz. Yine de "bebeğim küçük, biz otel isteriz" diyen varsa, bundan önceki 2 sene gittiğimiz Noa Hotels Ölüdeniz Resort'u tavsiye derim. Hiç sıkıntı yaşamadık...
Tatilin son gününe kadar kuzular son derece neşeliydiler... Ama tatilin son günü dönmemizden 1 gün önce ciddi bir şekilde hasatalandılar. Kusam ve yüksek ateşle bir gece geçirdik. Denizcik yarım kiloya yakın, Poyraz ise tam 1 kilo zayıfladı. Üstüne bir de yolculuk yapınca çocuklar iyice yıprandılar. Neden hasatalandıklarını bilemiyorum ama en azından siz dikkat edin diye 3 olasılığı da sayayım.
Otelde yedikleri tavuk dönerden zehirlendiler (ama ateşlerinin çıkması ve bize birşey olmaması nedeniyle bu ihtimal zayıf)
Denizde üşüttüler, çok rüzgar vardı.
En kuvvetli olasılık ise havuz mikrobu kapmış olmaları. Ne kadar temizlenirse temizlensin, havuz özellikle de suyunu yutacak yaşta çocuklar için uygun bir yüzme ortamı değil. Söylenenlere göre biz hastalığı hafif bile atlatmışız.
Neyse işet durum bu. Geçirdiğimiz bu hastalık da oteldeki sıkıntıların üzerine tuz biber ekti.
İşin güzel taraflarına bakarsak...
Abisiyle oğlum dolu dolu 1 hafta geçirdi ve bu benim de çok hoşuma gitti. Çocuklar havuzda ve denizde doya doya yüzdüler. Bize de çocuk havuzunda serinlemek düştü :)
Otelimiz genel itibariyle güzel ama küçük işletme hesapları nedeniyle otelcilik anlamında başarısız bir oteldi. Cam bardakta çay içebilmek için lobiye hapsolmak zorunda kaldık. Akşamdan kalma süngerleşmiş salatalık ve domatesleri kahvaltıda yedik. Denizi çok dalgalı ve taşlıydı, çocuklar için hiç uygun değildi. Az sayıda eleman nedeniyle hem o elemanlar, hem de biz 1 bardak birşey içebilmek için ter dökmek zorunda kaldık.
Kısacası Latanya Beach Resort bizim için yanlış bir tercih oldu. Sanırım bu yıl itibariyle de tatil köyü defterini kapatmış oluruz. Yine de "bebeğim küçük, biz otel isteriz" diyen varsa, bundan önceki 2 sene gittiğimiz Noa Hotels Ölüdeniz Resort'u tavsiye derim. Hiç sıkıntı yaşamadık...
Tatilin son gününe kadar kuzular son derece neşeliydiler... Ama tatilin son günü dönmemizden 1 gün önce ciddi bir şekilde hasatalandılar. Kusam ve yüksek ateşle bir gece geçirdik. Denizcik yarım kiloya yakın, Poyraz ise tam 1 kilo zayıfladı. Üstüne bir de yolculuk yapınca çocuklar iyice yıprandılar. Neden hasatalandıklarını bilemiyorum ama en azından siz dikkat edin diye 3 olasılığı da sayayım.
Otelde yedikleri tavuk dönerden zehirlendiler (ama ateşlerinin çıkması ve bize birşey olmaması nedeniyle bu ihtimal zayıf)
Denizde üşüttüler, çok rüzgar vardı.
En kuvvetli olasılık ise havuz mikrobu kapmış olmaları. Ne kadar temizlenirse temizlensin, havuz özellikle de suyunu yutacak yaşta çocuklar için uygun bir yüzme ortamı değil. Söylenenlere göre biz hastalığı hafif bile atlatmışız.
Neyse işet durum bu. Geçirdiğimiz bu hastalık da oteldeki sıkıntıların üzerine tuz biber ekti.
İşin güzel taraflarına bakarsak...
Abisiyle oğlum dolu dolu 1 hafta geçirdi ve bu benim de çok hoşuma gitti. Çocuklar havuzda ve denizde doya doya yüzdüler. Bize de çocuk havuzunda serinlemek düştü :)
Abisi oğluma yatmadan önce hikaye okurken....
***
***
Kollukla yüzmeyi çok sevdiler, tatilin sonuna doğru artık büyük havuzun kenarından koşarak havuza atlıyorlardı.
***
***
***
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)