Çarşamba, Aralık 09, 2009

Bayram, harçlık ve DENİZ!

"Anne lüften bırat, bu fefer ben yazıcam..."

"Peki oğlum, blog senin ..."

"İi bayramlar Sülüman dedecim" diyerek dedemi çok mutlu ettim, o da bana para verdi.

***

Sırada babaannemiz vaaaar, ama o öpmüyo, kokluyooo...

***
Babam yakışıklılığımı kıskandı ve gel iki yakışıklı poz verelim dedi. Sizce benim yanımda babamın şansı var mı?
***
İlk bayram çikolatasını kaptım ve komşumuz Hüseyin dedeyle resim çektirmeyi kabul ettim. Çikolata yanakta hala, hemen yiyip bitirmek istemedim.

***

Ama sonra çaktım meseleyi. Her yanına gittiğim şeker, çikolata veriyor. Fazla yanakta tutmaya gerek yok. Bu nedenle Hamide Teyze ile resim çektirirken nazlanmadım.

***

Anneannemin altın topuyum, ama ne yaptıysam da bana çikolata vermedi.

***

Ve bayramın en güzel çikolatası Deniz! Ankara'dan bizi ziyarete geldiler. Artık büyüdüğümüz için güzel güzel oynadık, hiç kavga etmedik. Ama annelerimiz neden bizi kocaman, şaşkın ve hafif nemli gözlerle izlediler anlayamadım. Ne yani büyümicez mi sandınız?

***

Bahariye caddesini boydan boya koştuk, Nazım Hikmet Kültür Merkezi'ne gittik. Yemek yedik, kitap aldık. Balıklar ve kaplumbağalarla oynadık. Sonra da sahneye çıkıp dans edip, şarkılar söyledik.
***
Deniz'i çok özlemişim, hiç elini bırakmadım :)

***
Acil uzamam lazım, dans ederken komik oluyor. Gerçi Deniz kibar kız, hiç bozuntuya vermedi ama....

***

Oraya buraya tırmandık, enerji tavan yaptı. Birbirimizi gerçekten özlemişiz. Buna arkadaşlık diyorlarmış :)

***

Bahariye caddesini yokuş yukarı koşarak eve geri geldiğimizde, ikimiz de sütümüzü içip uyumak için can atıyorduk. Ben küçük ayımı Deniz'le paylaştım. beraber uyuduk...

***
Akyavrum'a (*) gidiyoruz. Heyecanlı ve sabırsızız.

(*) Annenin notu: Yanlış yazılmadı, akvaryuma biz akyavrum diyoruz :)

***
Orası çok kalabalıkmış, Deniz'i bırakmiim de kaybolmasın.

***

Akyavrum gerçekten çok güzeldi. Balıklar, köpekbalıkları, yılan balıkları, ıstakozlar, yengeçler ve balık adamlar vardı

***
Ben de balıkadam oldum :)

***

Kocaman bir ahtapot...
***
Çıktığımızda çok yorgun ve acıkmıştık.

***
Yine de renkli balıkların önünden poz vermeden geçmedik.
***
Ertesi gün Deniz'ler gidince ben çok üzüldüm. Çok canım sıkıldı. Halamlar, babaannemler ve anneannemler geldi. Tabi en önemlisi de abim. Onlar gelince biraz neşelendim. Şu sıralar en sevdiğim oyun olan kutu kutu penseyi hespiyle oynadım. Anneannem sürekli, "perdeleri kapatın, bizi deli zannedecekler" deyip gülüyordu.
***
Tatilin son sabahı arkadaşım Ateş'e kahvaltıya gittik. Öğleyin de beraber parka çıktık. Ateş akülü motosikletini kullanmama izin verdi. Çok eğlenceliymiş.

***
Ama motora iki kişi binilmiyormuş, Ateş gaza basınca ben neredeyse düşüyordum. Babam tuttu :)

***

Geçtiğimiz cumartesi günü sanırım yılın son güneşli gününü yaşadık. 3 saat kadar parkta oynadım, yaprakları havalara savurdum, çamurlu çimenlerde annemle kovalamaca oynadım.

***

Döndüm, döndüm, döndüm...

Ve bol bol düştüm :)

***

Ve o kadar yoruldum ki, eve dönerken oturarak bile salıncağa binecek durumda değildim.
İşte böyle! Güzel bir bayram, güzel bir hafta sonu ve güzel bir arkadaş hikayesi...

1 yorum:

Girno dedi ki...

fotoroman gibi olmuş, nefissss :o)