Perşembe, Şubat 10, 2011
Son 1 haftadan derleme
Bir ara iyi gidiyordum di mi? Sık sık yazdım, hatta aynı gün içinde 2 yazı yazdığım bile oldu. Sonra yoğunluk ve yorgunluk bir arada yine alakoydu beni yazılarımdan :)
Neyse ben de bir derleme yapayım dedim.
Kızımdan başlayayım. 34 hafta 4 günlük olduk. Pazartesi doktor kontrolündeydim, 2,418 kg olmuş. Herşey yolunda idi. Tabi Poyraz doktorum yine onu karnımdan çıkartmayınca çok bozuldu. Her muayenede heyecanla kardeşinin çıkmasını bekliyor.
Kızımız da pek nazlı, henüz yüzünü bize hiç göstermedi. Ya arkasını dönüyor, ya da elleriyle yüzünü kapıyor. Nasıl birşey çıkacak çok merak ediyorum.
Odası %95 hazır durumda. Babasının odadaki kendine ait dolapları boşaltmasını ve daha hafif ve küçük bir lamba takmasını bekliyoruz sadece.
Dün akşam hastane çantasını da hazırladım. Resmen üstümden yük kalktı.
Bu arada sezeryan tarihi yine değişti. Ben her ne kadar aksini yapmaya çalışsam da, sezeryan için doktorumuza ve bize ancak 5 Mart uydu. Yani erkenci davranıp bir süpriz yapmaya kalkmazsa, kızım da abisiyle aynı gün doğacak :)
Kızımızın adı da belli oldu, nihayet karar verdik. Ama bu bir sonraki postun konusu olsun :)
Abimiz kardeş ve 4 yaş yaklaştıkça bir hallere girdi, daha önce de yazmıştım. Ama bu hallerde kardeşin payı "henüz" düşük. 4 yaş tripleri diye bir dönem olduğunu, yaşadıklarımızı yana yakılarak anlattığım arkadaşlarımın hemen hepsinin benzer süreçlerden geçiyor olduklarını gördükten sonra anladım. Bir inat, bir mızıkçılık ki sormayın. Ama aynı zamanda da olabildiğince şekerler.
İşte size Poyraz'dan son inciler
- Anne biz üçgen bi aileyiz ya, kardeşim olunca da kare mi olucaz?
****
Pazar akşamı yemek sofrasında Poyraz'la fena kapıştık. Sofraya gelmicem, yemek yemicem, babamın telefonu ile oynicam, sofraya oyuncak getircem işte bana ne, bana ne....
- Bak Poyraz! dedim. Bu şekilde davranmaya devam edersen, sana jelibon vermem (o gün marketten büyük bir heyecanla şeker aldı ve yemekten sonra yemeyi heyecanla bekliyordu), yarın sabah da çizgi film seyredemezsin.
Birkaç kez beni ikna etmeye çalıştı. Baktı ki başarılı olamıyor, babasının kucağına çıktı ve "baba bana şekerleri sen verir misin?" diye fısıldadı.
Babası da "olmaz oğlum, annen bana kızar sonra, kavga ederiz" deyince, babasının kulağına iyice yapışıp elleriyle de ağzını kapayıp birşeyler dedi. Ben duymadım ama babasının patlattığı kahkaha ve ardından gelen gülme krizi ile ilginç birşey söylediğini anladım.
Aynen şunu söylemiş; "boşver baba, sen bana şekeri ver. Ben şekeri yerken siz de annemle bağrışırsınız işte"
Bizim kavga ediyor olmamız umurunda bile değil küçük bay pragmatistin... :)))
Bunların dışında da sürekli birşeyler yumurtluyor küçük afacan. Daha uzun şarkıları ezberleyebiliyor ve keyifle söylüyor. Çocuk şarkıları dinlemeyi seviyor. Hala resim ve boyama yapmaktan nefret ediyor. Yaşını soranlara ısrarla 3,5 diyor, 4 olmak istemiyormuş. Apartmana gelen fatuıraları şapkasına doldurup, kapı kapı dolaşıp postacılık yapıyor.
Her gördüğü şeyi kardeşine almak istiyor. Aynısından bir tane de kendisine alınması şartıyla :)
Bizden son havadisler bu kadar. Aslında aklımda birkaç şey daha vardı yazıya başlarken ama bu aşamaya gelene kadar unuttum. Hatırlayınca yazarım...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder