Cuma, Şubat 17, 2012

Bırak, ben kendim yerim...

Yoğurt nasıl yenir?










Yumurta nasıl yenir?




Salı, Şubat 14, 2012

Vay başıma gelenler...

Başlığa bakıp paniğe kapılmadınız umarım. İnsanın başına hep kötü şeyler gelince söylenmez ki bu nida, değil mi?

Artık hayatımda bir başka dönem başladı. Birkaç büyük gelişim aşamasını aynı anda geçtik. Kızım hemen hemen aynı günlerde hem alttan iki dişini birden patlattı, hem de ilk adımlarını attı. Evde bir cadı vardı, artık iki dişi olan ve yürümeye başlayan bir cadı var. Varın halimizi siz düşünün :)

Doğum günümüze 1 aydan az kala vuku bulan bu iki şahane gelişme sebebiyle, doğum günü, diş buğdayı ve köstek kesme partileri birlikte yapılacaktır. Duyurulur :)
"Diş buğdayı da ne?" diyenleri bu tarafa,
"Köstek kesme de ne?" diyenleri bu tarafa veya şu tarafa alalım lütfen
Kızım mutfak tezgahında oturup etrafı kurcalamayı çok seviyor. Yukardaki resimde de kaşıkla fırında karnabahar yiyor. Sürekli mama diyen, sürekli azar azar da olsa birşeyler yemeğe çalışan (ama maması hariç tabi :)) bir çocuğun bir ayda sadece 50 gram almasını nasıl açıklarsınız? Sanırım minyon bir kızım olacak. Bari ben de kendimi, "bodur tavuk, her daim piliçtir" diyerek avutayım.


 Ben yemek hazırlamaya çalışırken bir baktım ki, tezgahtaki nar ekşisi şişesini kafasına dikmiş. Biraz tatmasına izin verdim ama elinden almak oldukça zor oldu. kıyameti kopardı. Gerçi şişede kalan nar ekşisini da abisi lüpletti sonra. Ne ilginç bir damak tadı var çocuklarımın.

 Pazar günü park keyfi, ikisi de sallanmayı çok seviyor. Hele ki yatarak sallanmak da mümkün olunca, neredeyse uyuyacaktı Mira Hanım.

 Abisi "uyumaaaa" diye gözünü açıyordu arada bir :)))

 Sonra yatarak sallanma keyfi abiye geldi. Tabi bu arada bizim minik cadı kıyameti kopartıyordu, neden beni aldın salıncaktan diye.

Kendisini ancak bir bisküvi ile kandırabildim.

Çarşamba, Şubat 08, 2012

Doğrular, Yanlışlar, Gerçekler, Korku ve Çözüm

2 çocuk sahibi ama kardeşimin oğlunu da sayarsak 3 çocuk büyütüyor olan biri olarak şunu diyebilirim ki, çocuk eğitiminde doğrular ve yanlışlar olsa bile, asıl olan gerçeklerdir. Doğru ve yanlışlara kafayı takarak hayatı kendine zindan etmek de mümkündür, elindeki gerçeklerden yola çıkarak doğru ve yanlışı eğitim sürecine oturtmak da... Ne demek mi istiyorum?

Yaklaşık 11 aydır 2 çocuk annesiyim. 2 çocuk sahibi olmaya karar vermemiz DOĞRU muydu, YANLIŞ mıydı bilmiyorum ama GERÇEK olan artık 2 çocuğumuz olduğu. Poyraz öncesinde bir kardeşi olmasını çok istemiş olsa da, sonrasında oldukça zorlandı bu küçük ortakla yaşamak konusunda. Hele ilk aylar bizim için ciddi zor geçti. Eminim Poyraz için çok daha zor olmuştur. Şimdi kardeşini çok sevmekle beraber, ara sıra kardeşine çarpmak, üstüne yanlışlıkla (!) düşmek, sıkı sıkı sarılmak suretiyle sıkıntısını dışa vuruyor kuzucum. Hatta "onu sürekli kucağında mı taşıyacaksın" diyerek haklı endişesini de dile getiriyor sık sık.

- Saklambaç oynayalım mı?

- Olmaz kardeşin uyuyor, gürültü yapmayalım


- Resim yapalım mı?

- Kardeşine yemek yedirmem lazım


- Beraber çizgi film seyredelim mi?

- Tabi ama kardeşin uyanana kadar


- Monopoly oynayalım mı?

- Kardeşin uyuduktan sonra, biliyorsun oynamamıza izin vermez. Hem küçük parçaları ağzına atabilir.


Ve bu gibi daha onlarca diyalog daha. Oğlumun cephesinden bakınca, oldukça acımasız bir dayatma ile karşı karşıya olduğu bir GERÇEK. Onunla yeterince vakit geçiremiyor olmak çok YANLIŞ. O daha çok küçük. Kardeşi olduğu için büyümek zorunda bırakıldı. DOĞRU olanı biliyor olmama rağmen, zamansızlık, yorgunluk, yoğunluk ...vs nedenlerle hayata geçirmekte çok zorlanıyorum. Blogcu Anne, iletişim hatalarını yazmış geçen bir yazısında. Okudukça daraldım. Daraldıkça çıkış noktası aradım.

Oğlumla o kadar sık kavga eder oldum ki, YANLIŞ!

Benim dikkatimi, ilgimi çekmeye çalışıyor, DOĞRU!

Onunla kaliteli zaman geçirmekte zorlanıyorum, zaman zaman öfkemi kontrol edemiyorum. Ben de çok yoruluyorum, çok uykusuzum. Birçok şeye kafa yormak, planlamak ve takip etmek zorundayım. Bu nedenle ilk ihmal edilen sakin, uyumlu, uslu oğlum oluyor, GERÇEK!

Bu nedenle oğlumun kalıcı bir şekilde huzursuz, mutsuz ve sürekli ilgi çekmeye çalışan şımarık bir çocuk olmasından KORKUyorum. Zamana bırakmak bir çözüm ama pedagojik açıdan doğru bir yaklaşım mı emin değilim? Biraz destek alacağım, bir bilene danışacağım ve belki bu sayede GERÇEKlerden sıyrılıp, YANLIŞ'ları, DOĞRU'lara evriltebilirim. Ne dersiniz?

Pazartesi, Şubat 06, 2012

Bahardan kalma bir haftasonu

Hafta sonu İstanbul'da tam anlamıyla bahardan kalma iki gün yaşadık. Hatta Pazar günü bir ara arabanın derecesi 17'yi gösteriyordu. Geçtiğimiz haftayı -4 civarında ve evlere kapanarak yaşayan İstanbullular gibi biz de kendimizi sokağa attık haliyle...


Mira parkı ve salıncağı keşfetti bile. Bayılıyor sallanmaya, indirince kıyameti kopartıyor.
***


Hafta sonunun bir başka güzel tarafı teyzemiz ve abimiz de bizimleydi. Doğal olarak Poyraz abisiyle fena halde kudurup, terden sırılsıklam olmayı başardı
***


Kızım portakalı somurarak yemeyi pek sevdi. Abartısız yarım portakalı böyle yedi.
***


Pazar günü abimizin basket antremanına gittik. Mira abisini onca çocuk arasından tanıyıp çığlık atmaya başlayınca, konsantrasyonun devamı açısından salondan ayrıldık :)
***


Ortalıkta koşturan bir sürü çocuk ve havalarda uçuşan birsürü top. Çok eğlenceli, çok...
***


Oğluşum ise dedesiyle sakin sakin izlemiş tüm antremanı. Miş diyorum, zira küçük bey benimle çıkmak yerine, abisi ve teyzesiyle eve gitmeyi tercih etti. Tercihleri var artık :s

Cuma, Şubat 03, 2012