Aldığım en güzel iltifat;
"Annecim sen ne tomit bir annesin" (tomit=komik)
Aldığım en gerçekçi iltifat;
"Annecim sen de benim barnimsin" (Barni= Barney Bakınız Barney ve arkadaşlarındaki pembe dinazor http://pbskids.org/barney/)
Cevabı en zor soru; (şimdilik, daha zorlarının geleceğine eminim)
- Annecim beni seviyor musun?
- Çok seviyorum tabi ki, canım oğlum...
- Peki ben şımardığımda bana neden tızıyosun? Ben şimarınca beni sevmekten vazgeçiyo musun?
Hayatın gerçeği;
Sabah saat 7.30, oğlumu uyandırmaya çalışıyorum. Öyle güzel uyuyor ki, uyandırmak çok zor...
- Poyraz hadi kalk oğlum, okula gidicez
- !!! (Tık yok)
- Annecim hemen kalmamız lazım, yoksa seni okula ben götüremem, geç kalıyorum çünkü
- !!! (tık yok, hatta kıçını döndü)
- Tamam o zaman ben çıkıyorum annecim, seni okula baban götürsün (yatak odasına geçtim)
- Kalktım tamam (eşek tüm söylediklerimi duyuyor aslında), ama uyanamıyorum anneeee....
- Neden oğlum?
- Çünkü daha çok sabah...
Cevapsız sorular;
- Topum nerde?
- Bilmiyorum annecim
- Neden?
- Anne Can Abi'nin soyadı ne? Can Abi arabamız yokken bizi okula ve işe götüren komşu abimiz ve iş arkadaşımız)
- Dağdelen annecim...
- Neden?
Anneyi paylaşamıyoruz;
Saat gecenin 3'ü, çişe kalktık. Normalde uyanmaz, o gece uyanacağı tuttu.
- Anne babam nerde?
- Yatıyor oğlum
- Nerde?
- Nerde olacak, yatak odasında yatakta annecim
- (Kulağıma eğilerek) Anne babama söyle salona gitsin yatsın, ben senin yanına yatıcam
Bir başka gece;
Tuvalete kalktım, saat 1 gibi. Babamız televizyon izliyor. Tuvaletten çıktım, koridorda bir cüceyle karşılaştım. Elinde tülbenti, yataktan inmiş. Gözler yarı kapalı.
- Ne oldu annecim, neden kalktın?
- Sen uyumooo musun?
- Uyuyorum annecim, tuvalete kalkmıştım...
- Babam nerde?
- Salonda televizyon izliyor
- (en acıklı yüz ifadesini takınarak, boynuma sarıldı) Ah annem, sen yalnız mı kaldın. Dur ben senin yanına geleyim bari
(cümle bitmeden bizim yatağımıza tırmanmış ve babasının yastığına kurulmuştı bile)
Babayla sürekli bir didişme halinde, ben de bu duruma kızıyorum. Kızdığımı farkedince beni ikna etmeye çalışıyor.
- Annecim benim babam bir kahraman. Ve kahramanlarla dövüş yapılır, ondan yani. Yoksa ben babamı tabikide çok seviyorum...
Televizyonun zararları;
Tarih 6 Ekim 2009. Akşam evdeyiz, yemek yiyoruz. Poyraz'ın yemeği bitmiş oynuyor. Birden yastıkları salonun ortasına yığmaya, plastik sandalyesini de sağa sola fırlatmaya başladı. "Oğlum ne yapıyorsun?" diye sorunca da; "tötü adamlara karşı savaşıyorum" dedi.
Sonradan farkettik ki; TV'de IMF protestoları vardı, onları taklit ediyormuş.
Kurnaz mıyız, neyiz?
Bir cumartesi sabahı, evde ailece kahvaltı ediyoruz. Oğlum o gün okula gitmeyeceğini, tatil olduğunu biliyor.
- (gözlerini kocaman açarak) Bugün size bir süprizim vaaar
- (babasıyla ben merakla sorduk) Hadi ya, neymiş bakalım?
- Bugün sizi lunaparka götürücem
- (biz şaşkın şaşkın bakakaldık) Hı! Nasıl yani? Nasıl olacak o?
- Aşağıya inicez, arabaya binicez, babam arabayı kullanabilir. Sizi lunaparka götürücem.
Uzun uzun güldük tabi, ne diyeceğimizi bilemedik. Akşam oldu, arkadaşlar bizi yemeğe çağırdı. Yemeğe gidiyoruz, arabadayız. Ve o saate kadar lunapark meselesi hiç açılmadı. ARabada;
- Hiç üzülmeyin, bugün lunaparka gidemedik. Ama merak etmeyin yarın sizi mutlaka götürücem.
:)))
Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Günden güne yenileri ekleniyor, unutmadan yazayım dedim.
Sağlıcakla kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder